Kuşun Dikeni

Bir varmış bir yokmuş, minik bir kuş toprakta eşinirken ayağına diken batmış. Nenej fırının başında ekmek pişiriyormuş. Kuş uçup onun omzuna konmuş:

+''+

- Hey, Nenej, Nenej!
- Ne istiyorsun minik kuş?
- Ayağıma diken battı, çıkarır mısın?
- Nerede, diye bakınca, kuşun ayağındaki kocaman dikeni görmüş.

Nenej dikeni çıkarıp minik kuşa uzatmış:
- Al, demiş, güle güle kullan.

Minik kuş Nenej'e rica etmiş:
- Benim güneye uçmam gerek, ben gelinceye kadar dikenime bakar mısın?
- Peki, demiş Nenej.

Minik kuş güneye doğru uçup bir yere konmuş, bakıyormuş. Nenej dikeni fırına atıp yakmış. Minik kuş hemen uçup gelmiş:
- Nerede, demiş, benim dikenim?
- Yok, vallahi, dikenin kayboldu.
- Ya dikenimi geri ver, ya ekmeğini ver, diye çıkışmış. - Dikenini nereden bulayım, ekmeğimi al.

Nenej kağnı tekeri kadar bir ekmeği fırından çıkarıp vermiş.

Minik kuş sevinçle ekmeği kapmış ve pırr diye uçup gitmiş. Az gitmiş, uz gitmiş, küçük bir keçi çobanını çayırda keçi otlatırken görüp yanına konmuş.
- Hey, küçük çoban, küçük çoban!
- Ne istiyorsun, minik kuş?
- Benim güneye uçmam gerek, ben gelinceye kadar ekmeğime bakar mısın?
- Peki, demiş küçük çoban.

Minik kuş güneye doğru uçup bir yere konmuş, bakıyormuş. Küçük keçi çobanı oturmuş, koparıp ısırarak ekmeği yemiş bitirmiş. Minik kuş uçup gelmiş:
- Nerede, demiş, benim ekmeğim?
- Yok, vallahi, ekmeğini keçi yedi.
- Ya ekmeğimi geri ver ya keçiyi ver diye çıkışmış.
- Ekmeğini nereden bulayım, keçimi al.

Küçük çoban içini çekerek geyik kadar kocaman bir keçiyi vermiş. Minik kuş sevinçle keçiyi kapmış, pırr diye uçup gitmiş. Az gitmiş, uz gitmiş, bir gelin alayı görüp önlerine konmuş:
- Hey, gelin alayı, gelin alayı!
- Ne istiyorsun minik kuş?
- Benim güneye uçmam gerek, ben gelinceye kadar keçime bakar mısınız?
- Peki, demişler.

Küçük kuş güneye doğru uçup bir yere konmuş, bakıyormuş. Gelin alayı mola vermiş, keçiyi kesmişler, pişirip afiyetle yemişler. Minik kuş hemen uçup gelmiş:
- Nerede, demiş, benim keçim?
- Yok, vallahi, keçin kayboldu.
- Ya keçim ya gelininiz, diye çıkışmış.
- Keçini nereden bulalım, gelinimizi al.

Gelin alayı güzel gelinlerini verip geriye dönmüşler. Minik kuş sevinçle gelini kapmış ve pırr diye uçup gitmiş. Az gitmiş uz gitmiş, garip bir ozanı nehir kenarında oturmuş kaval çalarken görmüş, yanına konmuş:
- Hey, ozan, ozan!
- Ne istiyorsun minik kuş?
- Benim güneye uçmam gerek, ben gelinceye kadar gelinime bakar mısın?
- Peki, demiş ozan.

Küçük kuş güneye doğru uçup bir yere konmuş, bakıyormuş. Ozan, "Bu aptal minik kuş için böyle güzel gelin kaybedilir mi", demiş ve gelini saklamış. Minik kuş uçup gelmiş:
- Nerede, demiş, benim güzel gelinim?
- Vallahi, güzel gelinin suya düşüp kayboldu.
- Ya gelinim ya kavalın, diye çıkışmış.
- Gelinini nereden bulayım, kavalımı al.

Ozan kavalını vermiş. Minik kuş kavalı kapmış ve pırr diye uçup gitmiş. Az gitmiş, uz gitmiş, bir köyün ucunda kocaman bir dut ağacı görüp dalına konmuş, kavalını çalmaya başlamış:

Ayağıma diken battı,
Dikenim bir ekmek etti,
Ekmeği keçiyle değiştim,
Keçinin karşılığı bir gelin,
Gelini kavalla değiştim,
Toplanın düğün var!

Köy halkı toplanıp düğüne başlamışlar. Önce gelen iki kişi ortaya çıkmış; minik kuş çalıyor, ortadakiler oynuyor, herkes onları çevrelemiş el çırpıyor. Bugün de hâlâ köyün ucunda çalıp oynuyorlar.

Tavurıhişe (Yüz Masal), Nalçik, 1992
"Bzum yi baner", s.49
Derleyen: Nalo Zavur
Adığeceden Çeviren: Murat Papşu

+'



'+Murat Papşu

Share