Kafkasya’daki Gelişmeler Üzerine Basın Açıklaması

21 Kasım 1999 günü Kafkas Derneği Genel Merkezi'nde Kafkas Derneği Şube Başkanları ve çok sayıda basın mensubunun katılması ile bir basın toplantısı yapılmıştır. Basın toplantısında Genel Başkan Muhittin Ünal tarafından basına sunulan bildiri metni aşağıdadır:


Değerli Basın mensupları,

Kafkas Derneği Genel Merkezi ve 34 Şubesi ile Genel Kurulumuza katılma hakkı bulunan Dernekler adına hepinize hoş geldiniz diyoruz.

Çarlık ordularınca 1864 ve öncesinde, Kuzey Kafkas Halklarına uygulanan soykırım ve sürgünün bir benzeri hem de 21. yüzyıla girilirken Çeçenistan Halkına ayniyle bugün de uygulanmaktadır. AGİT zirvesindeki batılıların kararlı tavrından memnunuz ve ümitliyiz. Ancak, Çeçenlerin üzerinde yaşadıkları ve ölümüne savundukları topraklar atalarından kalma tarihi topraklardır, vatanlarını savunmaları saygıdeğer bu topraklar Çeçenlerin muktesepleridir diyemeyen hükümetimizi de son derece kırgınız.

Sayın Basın mensupları,

Sizlere, İnguşetya'da sivil Çeçenler ve Dağıstanlılara ilaveten Batılı basın mensupları ve gözlemcilerle de görüştükten sonra Türkiye'ye dönen, Türk kökenli ve yurt dışında yaşayan bir gazeteci dostumuzun oldukça farklı bir içerik taşıyan yazısından kısa pasajlar sunmak istiyoruz:

Rusya Kafkasya'da 20. yüzyılın son sömürge savaşını yürütmektedir. Bu aynı zamanda bir soykırım hareketine dönüşmüştür. İslamcı teröristler bahanesiyle Çeçenistan'ın köy ve kentlerindeki sivil halk üzerine bomba yağdırılmakta, bombalarla ölmeyenlerin de ülkeyi boşaltmaları için gereken yapılmaktadır.

Çeçenistan'daki bu ikinci savaş Basayev ve çevresindeki bir avuç gözü kara adamın Dağıstan'a davet edilmesiyle başlamıştır. Savaşın başlaması için çok daha önceden Moskova gereken her türlü hazırlığı yapmıştır. Bunların ilki basının bir daha Çeçenistan'a kolay kolay girmemesini sağlamak için son birkaç yıldır düzenlenen adam kaçırma olaylarıdır. Gerek bu olayların kurbanı olup da sonradan kurtulanların yaptıkları araştırmalar, gerekse bölgede çalışmış olan batılı gazetecilerin gözlemleri, bu çirkin olayların KGB, onun içindeki Rus yanlısı yerli unsurlar ve polis tarafından gerçekleştirildiği kanısı güçlenmektedir. Ama sonuç son derece etkili olmuş, bütün yabancı gözlemciler ve Batılı Basını ülkeyi terk etmiş, ortada haber kaynağı olarak sadece Moskova'nın kontrolündeki Rus basın ajansları ve televizyon kalmıştır.

Yine de ülkeye girmeyi göze alabilen birkaç batılı gazetecinin buradan verdikleri haberler, olayların hiçbir şekilde Moskova'nın göstermek istediği gibi olmadığını ortaya koymuştur. Nitekim Rusya'nın topyekün savaşa girmesine malzeme oluşturan Moskova'daki sabotaj olayları ile ilgili olarak da bunların Çeçenler tarafından yapıldığına dair şimdiye kadar en ufak bir kanıt bulunmamıştır. Ama yaratılan histeri, daha birinci Çeçenistan savaşı sırasında Rusya kamuoyunda beliren savaş karşıtı tepkileri nötralize etmeye yaramış, sabotajcılara karşı duyulan nefret sayesinde milliyetçi duygular körüklenmiş ve halkın artık tükenmiş bir hükümetin çevresinde yeniden kenetlenmesi sağlamıştır. Bir yandan bu hükümetin iç,ne battığı ciddi yolsuzluk skandalları seçimler öncesinde bir anda unutturulmuştur.

Dağıstan'daki olaylara gelince, bunlar da tamamen Kremlin'in demeçlerinden yansıdığı şekliyle görülmüş, fazla arkası araştırılmamıştır. Oysa ki Dağıstan'da bir avuç teröristin ortalığı karıştırması değil, hükümete karşı bir halk ayaklanması sözkonusu olmuştur. Moskova'dan gelen paraları sadece çevresindeki birkaç mafya grubuyla paylaşan,maaşları ödemeyen bir hükümete karşı hoşnutsuzluk, sonunda silahlı bir eyleme dönüşmüş, ancak bu noktadan sonra Basayev ve arkadaşları Dağıstanlılar tarafından yardıma çağrılmışlardır. Dağıstan halkına İslamcı teröristlere direnmesi için hükümet tarafından silah dağıtıldığı hikayesi de yine sadece Rus resmi kaynaklarının olaylara vermek istedikleri bakış şeklidir ve komik bir açıklamadır. Silahlar sadece hükümet çevresindeki birkaç mafya grubuna dağıtılmış ve ayaklanan halka karşı kullanılmıştır.

Öte yandan Kafkasya'da en ufak bir oluşumu dikkatle izleyen Moskova'nın burada herhangi bir terörist hazırlığının başlamasından ve gelişmesinden haberdar olamaması, buraya birkaç yıldır İslamcı militanların girip çıktığını bilmemesi olanaksızdır. Eğer iddia edildiği gibi bu tür militanlar burada eğitim kampları kurabilmiş ve birtakım hazırlıklar yapabilmişlerse, bütün bunların Moskova'nın bilgisi dışında gelişebileceği düşünülemez bile.

Öte yandan Kafkasya'da yalnız Rusya çıkarları değil, başka büyük güçlerin de çıkar çatışmaları söz konusudur. Çeçenistan'daki savaş, Kafkasya'nın giderek Rusya'dan kopmasını arzulayan Batılılar'ın işine gelmektedir.

Öte yandan petrol ülkeleri Hazar petrollerinin ileride kendilerine alternatif olmasını istememekte ve bu konuda Kafkasya'daki dengeleri bozacak her tür faaliyetleri desteklemektedirler. Buraya yolladıkları adamların baş kaygısı Kafkasya'da şeriatçı bir yaşam tarzını yaymak değil, ekonomi hedefli politik amaçlarını uygulamaktır. Kaldı ki Çeçenistan ve Dağıstan tümüyle şeriat uygulamasına karar vermiş olsa da dahi, bunun için bütün bir ülkenin ve halkın bombardıman edilmesi 20. yüzyılın sonunda kabul edilebilecek bir durum mudur? Şeriatla yönetilen Suudi Arabistan, Afganistan gibi ülkelere böyle bir ceza uygulaması söz konusu olabiliyor mu hiç? Moskova kendisi bu savaşı yürütürken ordularına Ortodoks papazlar eşlik etmektedirler. Ve bu kimsenin gözüne batmamaktadır. Ama İslamcı etkisiyle Çeçenler'in tümü dünya kamuoyunda antipatik kılınmaya çalışılmakta, çeşitli çıkar hesapları içinde olan diğer ülkelerin de bu açıklama çok işlerine gelmektedir. Böylece 20. yüzyılın sonunda, bütün dünyanın seyirci olduğu utanç verici bir soykırım gerçekleştirilmektedir.

Yukarıdaki açıklamaların ışığında, AGİT'in tavrına rağmen bugün gelinen noktada;

Yakalanan her Çeçen erkeğinin terörist kabul edilip, bilinmeyen bir yere götürülmesinin ardından Bosna ve Kosova'daki gibi toplu mezarlarla karşılaşma ihtimalinden,

Vagonlara doldurulup Sibirya içlerine sevkedilen sivil halkın yaşamından ve vatanlarına geri dönememelerinden,

Konut, hastane, okul sivil halk konvoyu gibi hedefler arasında ayrım yapmayan Rus Ordusu'nun, halen uygulamakta olduğu soykırım sonucu Çeçenlerin de kendi topraklarında azınlık hale getirilmesi ihtimalinden,

dolayı son derece kaygılıyız. Bu nedenle uygar dünyanın, Çeçenistan konusuna daha aktif müdahalesini diliyor ve bekliyoruz.

KAF-DER DERNEKLER TOPLULUĞU





Kaffed

Share