Meotler bir çok Adıge kabilesinden meydana gelmiş bir Adıge halkıydı
Hat Krallığının bir kolu olan kuzeybatı Kafkasya'da yaşayan halklar kaybolmadılar. M.Ö. 8-7. yüzyıllar arasında bu halklar daha güçlü bir konuma gelmiş topraklarını daha da genişletmişlerdi. Bu dönemde Kuzey-Batı Kafkasya'da yaşayan bu Adıge Halklarına Meotler diye hitap ediliyordu ve tarih kaynaklarında da böyle geçmektedir. Meotler birçok Adıge Kabilesinden meydana gelmişti ancak her kabilenin kendine özgü isimleri vardı.
+''+Meotlerden en çok bahseden Eski Yunan tarihçi ve coğrafyacılarıdır, özellikle de M.Ö.1.yüzyılda yaşamış meşhur coğrafyacı Strabon'dur. Meotlerden bahseden 2500 yıllık taş yazıtlar, Meotlerin komşusu ve akrabalık bağları olan Bospor Krallığı'nda yaşayan Grekler(Alıc) tarafından meydana getirilmiştir. Bu yazıtlarda Adıgece kelimeler, Adıgece isimler, yer adları ve ırmak isimleri çok miktarda mevcuttur. Mesela: Bağoe (Bagbe), Dzedev (dzedeu), Blaps (blaps), Hehes (hehes), Katokye (kbatokbue) gibi şahıs, pseu (psou), psehane (psehane), psat (psat) gibi ırmak isimleri ve daha pek çokları..
Meotler şu Adıge kabilelerinden meydana geliyordu. Tarietler, Dashler, Dandariyeler, Sindler, Psesler, Fateiyler, Toretler, Kertketler, Aheiyler, Agrler, Arrehler, Geniohlar, Sitakenler, Diakenler ve diğerleri. Meot yurdu kuzeyde Don nehri kıyılarında başlayıp Azak Denizi ve Karadeniz Sahili boyunca uzanarak Abhazya topraklarını içine alıyordu. Diğer taraftan Kafkas Sıra dağlarının zirvelerine ,doğuda ise sınırları Stavropol platosuna ulaşıyordu. Meotlerde her kabilenin sınırları belli toprakları vardı ve bir liderleri vardı. bu liderlerine sadakatle bağlıydılar.
2500 yıl önce Adıgeler için neden Meot ismi kullanıldı? Bu konuda bilim adamlarının farklı görüşleri var, mesela A.G.Lopotınkskiy bu ismin Azak Denizi çevresinden kaynaklandığını o dönemde bu bölgeye Meotide dendiğini kaydeder. Adıge bilim adamı P.V.Avutle göre ise Meot ismi Mevutho(Köpüriyor)den gelmekte 3 bin yıl önce Adıgeler Azak Denizine Mevutho (Köpürendeniz) denizi derlerdi. Gerçekten Azak Denizi çok köpüren bir deniz, diğer bir Adıge bilim adamı olan R.J.Betroj ise 3 bin yıl kadar önce Adıgelerin ana tanrıçası Ma idi. Bospor Krallığı'nın yazıtlarında Adıgeler için Meot değil Mayit olarak zikredilmektedir, bu da (Mayın çocukları) manasına gelir demektedir. Ne olursa olsun Adıgeler 1000 yıl boyunca Meot adıyla anıldılar ve tarihlere bu adla geçtiler. Arkeologlar Meot kurganlarında yaptıkları kazılarda elde ettiği eserlerde bu krallığın bin yıl boyunca güçlü bir şekilde var olduğu ve yüksek bir kültüre sahip olduğu ortaya çıkmıştır. M.Ö. 7-8 yüzyıllarda da tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Meot isminin muhafaza eden Adıgeler 1000 yıl boyunca kat ettikleri uzun yolda birçok halklarla temasları olmuş bazen onlarla dost bazen düşman olmuşlarsa da kültürlerini, dillerini hep muhafaza etmişler, dış etkilerden hep korumuşlardır.
Kuzeyde Don Nehri yakınlarında yaşayan ve İran dilini kullanan Kimmerler daha İskitler, Sarmatlarla Meotlerin yakın ilişkileri vardı, gerek ticari gerekse siyasi olarak. Ancak Meotlerin en fazla ilişkili olduğu halk Bospor Krallığını meydana getiren Grek (Alıc) halkıydı. Grekler, Kerç boğazının Kırım tarafına ve Taman Yarımadası'nın Meot toprakları olan bazı bölgelerine M.Ö.6. yüzyıldan itibaren gruplar halinde gelip yerleşmişlerdi. Kerç Boğazı, Taman Yarımadası ve bu bölge kıyıları limanlar yönüyle çok hareketli, uygun yerlerdi. Deniz ticareti ve ulaşımı çok cazipti. Bu bölgede toprak zengin, iklim güzel, bitki örtüsü ormanlar harikaydı. Grekler bu güzellikler ve zenginliklerden istifade etmek istiyorlardı.
Grekler Meot yurdunda Fanagorie, Germonasse, Keni adlı şehirleri Kırım tarafından da bugünkü Kerç şehrinin olduğu yerde Pantıkapey şehrini ve ona pek uzak olmayan Mirmekiy ve Nimfey şehirlerini kurdular. Bu şehir Krallıkları birleşerek M.Ö. 480 yılında Bospor Birleşik Krallığı'nı kurdular ve tarihe Bospor Krallığı olarak geçtiler. O dönemde Bospor Krallığı yöneticileri komşuları olan Sarmatlar, Meotler ve İskitler'le iyi komşuluk ilişkiler kurmuşlardır. M.Ö.438 yılında Bospor Krallığı'nda yönetim Spartokit'lere geçiyor. Bunların dönemi 2. yüzyıla kadar devam ediyor, bu süre içinde Krallığın sınırlarını özellikle doğu ve Batı yönünde genişletmek istiyorlar ve komşularına baskı yapıyorlardı. Sonunda bunda başarılı da oluyorlar.
M.Ö. 4 yüzyılın sonuna kadar Meot Halklarından olan Dandariler, Psesler, Fateiler ve Doshler Bospor Krallığı'nın etkisi altına giriyorlar; ancak onlara asla boyun eğmiyorlar. Kendilerini hep muhafaza etmişler ve liderlerine hep sadık kalmışlardır. M.S.1. yüzyılda Alanlar Don Nehri ile Kuban Nehri arasındaki toprakları işgal etmeye başladılar. Alanlar savaşçı ve yerleşik olmayan göçebe bir halktı. Kuban ile Don arasında yaşayan Adıge Halklarını zamanla yavaş yavaş yerlerinden oynattılar ve Kuban'ın güneyine göç etmelerine sebep oldular. Ama tüm Adıgeler bu göçe katılmadı, bir kısmı eski topraklarında kaldılar ve zamanla Alanlara karıştılar. Kuban'ın güneyine inen Adıgeler orada yaşayan diğer Adıge Kabilelerine katıldılar.
M.S.2 yüzyılın sonunda Don Nehri ile Kuban Nehri arasındaki geniş alanda Adıge Halkı kalmamıştı. Bu bölgeye göçebe birçok halk gelip yerleşmiş, yeni yurt edinmişlerdi.
Alanlar ile Sarmatlar bir birlik oluşturmuşlardı ancak bu birlik uzun ömürlü olmadı. 4. Yüzyılın 70.li yıllarında Hunların Saldırısı sonunda yıkıldı. Alanların bir kısmı, saldırgan ve yağmacı akımlara kapılarak Hunlarla beraber yeni yerler işgal etmek için Batı'ya gittiler. Bir kısım Alanlar ise Hun saldırılarından korunmak için, Kafkas vadilerinde saklandılar.
Meot Adıgeleri
Taman Yarımadası, Karadeniz Sahilleri, Kuban Nehri'nin güneyi, Kafkas Sıra Dağları'nın zirvesine kadar uzanan geniş bölgede M.S.7.yüzyıla kadar varoldular. Bu dönem içinde Adıgeler iki büyük grupta toplandılar.
1- Kuban'ın sol cenahında yaşayan Adıgeler / Zihler
2- Taman Yarımadası ve çevresinde yaşayan Adıgeler de Kasoglar adını aldılar
10. yüzyılın ortalarında yaşayan Bizans İmparatoru Bagryanorodni Konstantin'in yazdığına göre Temruk (Temutarakan)'dan Abhazya'ya kadar olan topraklar Zihler'in yurduydu.
Rus tarihçileri bütün Adıgeleri bir halk olarak kabul ederler ve 10.yüzyıldan 12.yüzyılın yarısına kadar olan zaman içinde onları Kasog diye çağırırlardı. Bilim adamları ittifakla kabul ediyorlar ki, Meotler zamanımızdan 2500-3000 yıl önce yüksek bir kültür ve medeniyet meydana getirmişler ve tarihe bu özellikleir ile beraber geçmişlerdir. Aynı bilim adamları bugünkü Adıgelerin Kuzey Kafkasya'da çok eski ve sağlam kökleri olduğunu kabul ediyorlar.
Sindike Adıge Krallığı
Daha önce de belirttiğimiz gibi Meotler birçok Adıge Kabilesinden meydana gelmiş bir Adıge Halkları topluluğuydu. Bu kabilelerden biri de Sindlerdi. Sindler Taman Yarımadasında yaşıyorlardı. Bu nedenle Bospor Krallığı'na en yakın ve en çok irtibatı olan Adıge halkıydı. Bunun sonucu olarak, Sindler Bospor Krallığı'nın devlet idaresi, kültürü ve yaşantısından etkilenmişler, onları örnek almışlardır.
Bilim adamlarının tespitlerine göre, Sindler, Sindike adlı güçlü bir Krallık kurmuşlardır. Bu krallık şimdiki Rusya toprakları hatta Sovyetler Birliği dönemindeki topraklarının tamamı içinde tarihte kurulmuş ilk krallıktır. Sindike'nin sınırları belli toprakları vardı, devletin başında kral bulunurdu. Halkı zengin, sanat ve kültürde ileri, herkesin iş güç sahibi olduğu, birbirine kenetlenmiş, mutlu bir halktı. Devleti idare eden adil bürokratlar, çiftçilik ve hayvancılık yapanlar, pek çok yetenekli sanatçı, krallığı koruyan askerler ve işçiler huzurlu bir birliktelik içinde yaşıyorlardı. Krallıkta kralın kendi adına basılmış para kullanılırdı. Ülkenin başkenti Sind'di. Başkent aynı zamanda işlek bir liman kentiydi. Bu şehrin diğer bir ismi de Gorgippie'ydi. Şehir, bugünkü Anapa şehrinin olduğu yerdeydi. Grek(Alıc) coğrafyacısı Strabon'un yazdığına göre Sindike Krallığı'nın başka şehirleri de vardı. Bunlardan Aborake Karadeniz sahiline yakın önemli bir şehirdi.
Yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgulardan Sindike şehirleri'nin her bakımdan planlı ve düzenli oldukları görülmüştür. Bunlardan Semibratke denen yerde yapılan kazılarda ortaya çıkan şehrin M.Ö 5.yüzyıldan beri varolduğu ve şehrin kalın, yüksek taş duvarlarıyla çevrili olduğu, her 15-18m'de bir savunma kulelerinin olduğu görülmüştür. Şehrin içinde büyük, muntazam binalar da vardır. Bunlardan bir tanesi kare plan üzerine 400X400m2 boyutlarında büyük bir yapıydı. M.S.2. yüzyılda yaşamış Grek (Alıc) tarihçi Polien'in yazdığına göre Sindike Kralı Jecetey ile eşi Tergetave arasında bir geçimsizlik ve anlaşmazlık çıkar, bunun da sebebi Bospor Kralı Satir'dir. Bunun sonucu olarak Sindikeliler ve diğer Meot kabilelerin de katıldığı şiddetli bir savaş meydana gelir. Bu olay M.Ö.5. yüzyılda meydana gelmiştir. Yapılan arkeolojik kazılar, bu olayı tamamen doğrulamaktadır.
Sindike Krallığı'nın çok güçlü bir ekonomisi vardı. Toprağı çok güzel işliyorlardı, başta buğday, arpa ve darı olmak üzere çok çeşitli mahsüller alıyorlardı. Hayvancılık da çok ilerideydi. Balıkçılık ise krallığın en büyük gelir kaynaklarındandı. Karadeniz ve Azak Denizi'nde yakalanan balıklar tuzlanarak kurutulurdu. Bunların en büyük müşterisi de komşu Greklerdi. Serbest ticaret Sindike Krallığı'nın devlet politikasıydı, bu yüzden bütün yerleşim yerleri birer Pazar, panayır yeriydi. Gemicilik ve deniz ticaretini de çok iyi biliyorlardı. Greklere sadece deniz ürünleri değil, tarım ve hayvancılıkla elde edilen her türlü ürünü satıyorlardı. Bunun dışında usta sanatçıların ürettiği her türlü malın ( giyim, ev eşyaları, deri mamülleri, deniz araçları..) en büyük alıcıları yine Grekler idi. Sindler sadece Grekler ile ticaret yapmıyorlardı. Kafkasya'nın birçok bölgesine hatta Kafkas ötesi ülkelere mallarını götürüp satıyorlardı. El sanatları konusunda çok yetenekli olan Sind halkı, eserlerini şehirlerde, köylerde, pazar yerlerinde çok rahat satarlar ve iyi kazanç elde ederlerdi. Bazen de çeşitli mallarla değiş tokuş yaparlardı.
Bağ ve bahçecilik de Sindike'de çok ileriydi. Özellikle fasulye üretimi dikkati çekiyordu. En güzel ve kaliteli üzümler burada yetişiyordu. Bu üzümlerden şarap üretilirdi. Bunun dışında çok çeşitli meyve sebze üretilir, gerek taze olarak tüketilir gerekse kurutularak kışa hazırlık yapılırdı.
Bospor (Grek) Krallığı'yla Sindike Krallığı'nın ilişkileri sadece ticaretle sınırlı değildi. Sıkı ticari ilişki politik yakınlığı da doğurmuştu. Sindike Krallığı'nın büyük zenginliğinden faydalanmak, onu elde etmek Bospor Krallığı'nın en büyük hayaliydi. Bospor Krallığı, Sindike Krallığı'nı himaye altına almak hatta onlarla birleşmek için elinden gelen herşeyi yapıyordu. Bospor Krallığı'nın yöneticilerinin kapalı kapılar arkasındaki bu çabaları boşa çıkmadı. M.Ö.4. yüzyılda Sindike Krallığı Bospor Krallığı'yla birleşmişti. Bunu sağlayan 389-349 yıllarında hüküm süren Bospor Kralı Levkon Yezan'dı. Sindlerle beraber diğer Meot kabilelerinden de bazıları bu birleşmeye katılmıştı. Bunlar Taman Yarımadasında Kuban Nehri'nin denize ulaşdığı bölgede yaşayan Toretler, Dandariyler ve Psesler'di.
Sindike Krallığı 100 yıl kadar varlığını sürdürdü. Birçok bilimadamının görüşüne göre Meot Halkları Bospor Krallığı'yla tamamen birleşmediler ancak devam eden yüzyıllarda Meot Halkları Bospor Krallığı'nın politikasında hep var olmuş ve değerlerini korumuşlardır. Grek halkının hayatında Meot Adıgeleri'nin kültürlerinin izleri hep var olmuş ve bu izler büyük etkiler bırakmıştır.
O dönemi araştıran ve yazan tarihçiler Bospor,Grek (Alıc) halkıyla Meot-Adıge halkının beraber var olduklarını, iki krallığın federe bir yapı içinde hüküm sürdüklerini söylemektedirler. Bilim adamı Artamonov M.I., Krupnov Y.I.'nin görüşüne göre Bospor Krallığı'nı uzun süre ellerinde tutan Spartokidler Meot halkındandır.
"Ne kadar birbirine benziyor ve birbirinin aynısı eski Grek (Alıc) külütürü ile Adıge kültürü. Örneğin kadın-erkek ilişkileri, çocukların eğitimi, kadınların ev ve iş hayatı. Erkek tarafının eşiyle beraber büyüklere görünmesinin ayıp sayılması, yemeklerin benzerliği, ölüye gösterdikleri önem, mezar ve ölü defin şekilleri. Bütün bunlar bizi çok gerilere götürmekte ve şunu ispatlamaktadır. Binlerce yıl önce Alıclar'la Adıgeler'in çok sıkı ilişkilerinin olduğunu, Adıgeler'in bir zamanlar Alıcler'in etkisi altına girdiğini. Öyle olmasaydı Adıgeler bu kadar uzun zaman Alıc hal ve hareketlerini muhafaza edemezdiler. Ancak bir soruya cevap aranıyor : Kim kimin etkisinde daha çok kalmış, kim kimin kültüründen daha çok etkilenmiş."
Dyba de Monpere – Fransız Yazar ve Bilimadamı
Adıge Halkının Zih ve Kasog İsmiyle anılarak Tarihte katettikleri Yol
Daha önceki bölümlerde bahsedildiği gibi Meot-Adıge Halkları iki büyük grupta toplanmıştır : Zihler ve Kasoglar. Zamanımızdan bin yıl geriye gidecek olursak o dönem Kuzey Kafkasya Halkları için son derece zor ve sıkıntılı yıllardı. Adıge yurduna, göçebe İrani ve Türki kökenli birçok kabile saldırıyordu. Böylelikle Adıge halkı vatanlarını ve bağımsızlıklarını savunmak için asırlar süren mücadeleler veriyorlardı. Bütün bu olaylar Adıge halkında büyük değişiklikler meydana getirmiştir. Asırlardır devam eden Adıge Halklarının isimlerinde değişiklikler olmuş, Meot ismi yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuştur. Asırlardır devam eden bu savaşlar Adıge Halklarının birleşmesine, kaynaşmasına sebep olmuştur. Çünkü güçlü düşmana karşı vatanı korumak için birlik ve kaynaşma şarttı. Kendilerinden çok daha kalabalık ve güçlü olan bu Halkların saldırılarından Karadeniz sahili ve havalisinde yaşayan Adıge Halkları çok fazla etkilenmemiş, savaşlardan uzak kalmışlardı. Esas bu saldırı ve savaşlarda zarar gören, etkilenen Adıgeler ise Don Nehri, Kuban Nehri, Taman Yarımadası, Gum ve Terç bölgesinde yaşıyorlardı. Bunların maddi-manevi ve insan kaybı çok daha fazlaydı.
MS 1.yüzyıldan başlamak üzere Karadeniz sahilinde ve ona yakın bölgelerden yaşayan Adıge Halklarının birleşmesiyle meydana gelen Zih-Adıge topluluğu daha güçlü duruma gelmişti. Bunun sebeplerinden biri de Zihler'in Grek (Alıc) , Rum ve diğer halklarla olan sıkı ilişkileri sonucu ekonomik yönden üstün olmalarıydı. Zihler bu bölgede yaşayan Adıge Halklarını bir isim altında toplayıp Zih adı ile 1.yüzyıldan itibaren tarihteki yerlerini almalarını sağlamışlardır. Zih kelimesinin Adıgece özel bir isim olduğunu tarihçiler kaydetmekte ve bu ismin değişik telaffuz şekillerinin olduğunu söylemektedirler. Çih, Çik, Cik gibi.
Zihler 1.yüzyıldan itibaren Karadeniz sahillerinde Gagra'dan Tuapse'ye kadar olan topraklara hakimken 5.yüzyılda topraklarını kuzeybatı yönünde genişletmişlerdir. 6.yüzyıl sonunda Zih yurdu daha da genişleyerek başka Adıge Halkları da Zihler'e katılmış ve Zihler daha güçlü bir yapıya kavuşmuşlardır. 2.yüzyıldan itibaren Zihler Roma İmparatorluğu'yla sıkı bir ilişki içindelerdi, birtakım siyasi çıkarlar nedeniyle onların himayesine girmiş görünüyorlardı. 8.yüzyılda yaşamış tarihçilerin kaydettiğine göre Zihler büyük ve güçlü bir devletti. Bu tarihçilerden biri de Feofan'dır. 10.yüzyılda da İmparator Bagryanorodniy Konstantin ve Arap tarihçi Masudi, Zihler'den geniş şekilde bahsetmektedirler.
Zihler bütün Adıge Halklarını biraraya getirip daha büyük bir yapı oluşturamadılar. Taman Yarımadası, Kuban bölgesinin bir kısmı, Gum ve Terç bölgesindeki Adıge Halkları başka güçlü bir birlik oluşturmuşlardı. Bu birliğe katılan Adıgeler'e Kasoglar adı verildi. Kasogya Zihya'nın kuzey ve kuzeydoğusundaki toprakları kapsıyordu.
Zihler'in güney sınırı olan Gagra'dan Karadeniz sahili boyunca güneye doğru başka bir Adıge birliği oluştu. Bu birliğe de Abazg (Abaza-Abhaz) ismi verildi.
Kasoglar'ın ismi tarihe 8.yüzyılda giriyor. Kasog isminin Alanlar tarafından Adıgeler'e verildiğini bazı tarihçiler kaydetmektedirler. Kasoglar'ın sınırları Taman Yarımadası'ndan başlıyor, doğuda Labe Irmağı'na kadar uzanıyor, Kuban'ın sol cenahını içine alıyordu. Kuzeyde Alanlarla komşuydular. Hazarlarla da komşulukları vardı. Zaman zaman Hazar topraklarına saldırıyorlardı, çünkü o topraklar kendi eski topraklarıydı. Hazarlar bu akınlardan korunmak için sınıra Alan köyleri kuruyorlardı.
Zihler ve Kasoglar aynı soydan geldiklerini gayet iyi biliyorlardı. Ataları, dilleri, vatanları, kültürleri birdi. Milattan sonra 10.yüzyılda yaşamış Rus tarihçiler Zihler ve Kasoglar'ı bir halk olarak kabul ederler, eserlerinde böyle ifade ederlerdi. Zihler ve Kasoglar'ın komşu halklarla gerek ticaret gerek politika ve kültür alanında sıkı ilişkileri vardı. Buna rağmen kuzey ve kuzeydoğudan gelen saldırgan ve yağmacı Halkların saldırılarından topraklarını korumak için hep mücadele vermişlerdir.
7.yüzyıldan itibaren Hazarlar kuzeyde çok geniş araziler işgal etmişler, Taman Yarımadası'nda Tamatarka (Timutarakan) = Dumpsegerey (Dumpseregey) şehrini kurmuşlardı. Fakat Kiev Prensi Vladimir komutasındaki Rus ordusu 944 yılında şehri işgal ederek Timutarakan Prensliği'ni kurdu. Bu prenslikte Adıgeler, Hazarlar, Alanlar, Ermeniler ve Grekler yaşıyorlardı. Fakat Kasog Adıgeleri bu durumdan hoşnut olmadılar. Rus prensinin kendi topraklarına gelip prenslik kurmasından, Taman Yarımadası'nın işgal edilmesinden rahatsızlık duydular. Rus prensleri Adıgeler üzerine hep baskı uygulamışlar, onları emirleri altına almak için ne gerekirse yapmışlardı. Buna örnek olarak 1022 yılında Timutarakan Prensi Mistıslav komutasında kalabalık Rus ordusu Adıgeler üzerine saldırması gösterilebilir. Adıge ordusunun başında ise büyük prens Ridade bulunuyordu.
Ridade Mistıslav'a bir teklifte bulunur : "İki tarafta da kan dökülmesin. Biz ikimiz silahsız olarak dövüşelim, kim üstün gelirse savaşı da kazanmış olsun." der. Kavga başlar, uzun süren mücadelede Mıstislav güçsüz kalır, yenileceğini anlayan Rus prensi kolunda sakladığı bıçakla Ridade'yi öldürür. Sonunda Rus tarihçilerin yazdığına göre Kasog Adıgeleri Rus Prensliği'nin himayesine girerler. 1036 yılında Adıgeler prenslerinin öcünü almak için büyük bir orduyla Timutarakan Prensliği'ne saldırırlar, ancak istedikleri neticeyi alamazlar ve prensliği işgal edemezler. Bu savaşda doğu'dan gelip Adıgelere yardım eden 6 bin Asetin gönüllü de görev almıştı. Tarihçi Bronevskoy S.'nin yazdığına göre bu büyük savaştan sonra Timutarakan Prensliği fazla ayakta kalamadı. Kuzeyden gelen Polonyalılar ve güneyden gelen Adıgeler bu prensliği yerle bir etmişlerdir. Adıge hikayelerinde anlatıldığına göre Kasog Adıgeleri, büyük prensleri Ridade'nin öcünü almak için ne kadar zaman geçtiyse de bu acıyı unutamadılar. Timutarakan=Dumpsregey Prensliğini yakıp yıktılar. O günden sonra Adıgeler, sevmedikleri birine beddua etmek için " dumpseregey olursun inşallah" (yeryüzünden izin silinsin) demişlerdir.
10. yüzyıldan başlamak üzere, Adıgelerin politik yönden oldukça güçlü bir halk olduğu kabul edilmektedir. Ancak Arap bilim adamı Mesudi'nin yazdığına göre bu büyük halk kendisine bir lider seçip, onun emrinde güç birliği yapmamış ve benlik davası yüzünden büyük kayıplar vermiştir.
Zihler ve Kasoglar bin yıllık tarihi yolculuklarında gerçek manada bir devlet olmadılar, olamadılar. Mesudi'nin belirttiği gibi tam bir birlik sağlayamadılar, bir lider etrafında toplanamadılar. Ama politik, ekonomik ve kültür yönünden güçleri hiçbir devletten geride kalmadı. Barış içinde yaşıyorlardı, savaş olmadığı hallerde halk meclisinin tespit ettiği yaşam tarzına, örf ve adetlere bütün halklar kesin riayet ederlerdi. Savaş olursa halk meclisinin seçtiği kumandanın emrinde herkes savaşa katılır, vatanını canı pahasına korurdu. Büyük kahramanlıklar gösterirlerdi. Adıge tarihinde bunun pek çok örneğine rastlanmaktadır.
Şöyle denilebilir ki Adıgeler hiçbir devlet yapısına benzemeyen bir idari yapıya sahipti. 13.yüzyıldan itibaren Adıgeler için Çerkes adı kullanılmaya başlanmıştır. Buna bağlı olarak İtalyan bilim adamı İnteriano Corciyo 15.yüzyılda şöyle diyor : "Bizim insanlarımızın (İtalyanlar, Latinler, Grekler ve diğerleri) Zih diye adlandırdıkları Halkları Tatarlar, Türkler ve Araplar Çerkes diye adlandırırlar. Kendileri ise "Biz Adıge'yiz." derler, kendilerini öyle tanıtırlar."
+''+Muzaffer Kalkan