Türkiye'deki tüm derneklerin bir çatı altında toplanarak yıllardır özlemini çekilen birlik ve beraberliğin sağlamak amacıyla kurulan Kafkas Derneği 5 yaşına girdi. Tek bir ses ve tek bir yürek olunması doğrultusunda faaliyet gösteren Kafkas Derneği, bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirdiği özverili çalışmalarıyla toplumun tüm kesimlerinin beğenisini kazanıyor.
+''+Bugün yaklaşık 30 şubesiyle Türkiye'nin her yerinde faaliyet gösteren Kafkas Derneği'nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle Genel Başkan Sn. Mühittin Ünal ile bir söyleşi yaptık. Dergimizin gelecek sayısında da ilk Genel Başkanımız Sn. Aslan Arı ile yaptığımız söyleşiye yer vereceğiz. Kafkas Derneği'nin kuruluşunun 5 yıldönümü vesilesiyle, Kafkas kültürünün geliştirilmesi ve yaşatılmasının önkoşulu "örgütlü toplum" olma çalışmalarında emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz.
Nart: Sn.Ünal, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
M.Ünal: 1864 sürgünü ile Karaçay Çerkes Cumhuriyeti'nden Türkiye'ye gelip Kayseri ili, Pınarbaşı ilçesine bağlı Kazancık köyüne yerleşen Abazin kökenli Agaçe ailesine mensubum. 1944 doğumluyum. Selçuk Eğitim Enstitüsü ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. 7 yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra TDÇİ Genel Müdürlüğü Teftiş Kuruluna sınavla Müfettiş Yardımcısı olarak katıldım. Sırasıyla müfettişlik, başmüfettişlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 1995 yılında kendi arzumla emekli oldum.
Kafkas Derneği'nin 5 yıl içerisindeki gelişmelerine bakış açınız nedir? Şu anda kültürel ve siyasal açıdan çalışmalar istenilen düzeyde mi?
5 yıl az bir zaman değildir. Bu süre içerisinde katedilen mesafeyi yeterli bulmuyorum. Gerçi, merkezi örgütlülüğün gereğine inanan insanımızın ve kuruluşlarımızın sayısında önemli artışlar vardır. Ama olması gerekenin gerisindedir. Bunun başlıca nedenlerini de şöyle özetleyebilirim:
1- Tarihten gelen ferdiyetçi yapımız, kendimiz dışındakilerin fikir ve önerilerini önemsememe alışkanlığımız, kabilecilik mantığından uzaklaşamama ve birlikteliğin sağlayacağı güç ve kuvvete kuvvet katma yerine "bana ne" düşüncesiyle yaklaşıp sorunun bizi de ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünmeme.
2- Genel Kurullarda Yönetim Kurullarını oluştururken bu işe yeterince zaman ayırabilecek en az 5-6 duyarlı kişiyi bulup seçmek yerine liste doldurup, güzel laflar edip ve sonuçta işleri 1-2 kişiye yıkıp kenara çekilme alışkanlığımız.
3- İcraatın finansmanı konusunda sağlam, sürekli ve işletilen ve gelir getiren kaynaklar yaratma yerine üç beş duyarlı insanımıza, bıktırma pahasına yük olmak zorunda kalışımız.
4-"Çerkes toplumunun sorunlarını ve çözümlerini benden başkası bilmez, ben olmazsam birliktelik de olmasın" diyebilen ve gerçekten de engel olabilenlerin varlığı.
5- Kendi evimizde kendi çocuğumuza öğretemediğimiz ve onlardan isteyemediğimiz şeyleri dernek çatısı altındaki gençlerden en ufak bir tolerans göstermeden isteyip, bunu da bulamayınca derneğe küsüp ve evvelden varolan önyargılarımızla da birleştirerek hem derneklere ve hem de birlikteliğe bilinçsizce karşı çıkarak kararsızlıklara neden olmak.
Şu andaki kültürel ve diğer konulardaki çalışmaları yeterli görmüyorum. Gerçi sonucu uzun vadede alınabilecek bazı projeler başlattık, merkezi örgüt olarak şubelerimizin ve insanlarımızın belirli problemlerini hallettik ve siyasal liderlere örgütümüzü, sorunlarımızı ve amaçlarımızı belli düzeyde anlatabildik. Gençliğimize ve geleceğimize yönelik bazı planlar yaptık. Bunlar adım adım ileride semere verecektir.
Başkanlığa geldiğinizde genel amaçlarınız nelerdi?
Kafkas Derneği ve Kafkasya Konseyi derneği arasındaki çok gereksiz ikiliği kaldırıp birleşmelerini sağlamak (bu konuda biz bize düşeni yaptık), iktisadi işletmeleri ile üreten ve ürettiği değerlerin bir bölümünü burs, yurt, yayın desteği, bilimsel araştırmalar ve güvenlikten yoksun insanlarımıza sağlık yardımı şeklinde harcayan bir VAKIF kurma, iş adamlarımızı bir çatı altında toplama çalışmalarına katkı, Kuzey Kafkasya'nın en önemli ihtiyacı olan nüfus transferlerine ve ekonomilerine katkıya yönelik çalışmalar ve dil sorunumuz için çareler aramayı hedeflemiştim.
Kafkas Derneği şubelerinin şu anda sayısı kaçtır, kaça ulaşması bekleniyor?
Gerçek öz kültür ortamına kavuşabilmenin en doğru yolu, her insanın tarihi topraklarında kendi kültüründen olan insanlarla bir arada yaşamasıdır. Diğer bir ifadeyle Anavatan'a dönüştür. Ancak bu konuda fazla hayalci olmamak gerekir. 7 milyon Kafkaslı'nın oraya dönmesi bugün için mümkün değildir. Zira nüfus sorununun en yoğun olduğu Kuzey Batı Kafkasya'da şu anda üretim alanlarının toplam ihtiyacı 250.000-350.000 arasında gözükmektedir.
Bildiğiniz gibi Kafkas Derneği kısaltılmış adımız kalmadı. Kafkas Derneği olarak şu anda sayımız 28'dir. Bu yıl Ladik şubesini feshettik. Çanakkale, Manisa, Pınarbaşı, Pazar (Tokat) şubeleri yeni kuruldu. Kayseri, Kocaeli, Tokat, Pendik-Kaynarca şubeleşti. Samsun da bu süreci başlatmış durumdadır. Yıl sonuna kadar 5 veya 6 şubeleşme daha bekliyoruz. Yönetim olarak katılım sayısının fazlalığından ziyade sağlıklı iletişim, işbirliği ve sağlam örgüt yapılanmasını daha çok önemsiyoruz.
Şubelerin kültürel çalışmaları yeterli mi, onlara bu çalışmalar için ne tür destek veriyorsunuz?
Şubeler kendi imkanlarını kullanarak bazı kültürel çalışmaları yürütüyorlar. İki yıldır en yakın şubelerin sahip olduğu imkanları etkinlik yapan komşu şubelerin imkanlarıyla birleştirip daha zengin programlar sunmaya başladık. Bölgesel etkinliklerde çok sayıda şubenin imkanını birleştiriyoruz. Bu tür yardımlaşmalar giderek artacaktır.
Eğitimci olmanızdan olsa gerek, özellikle eğitim olayına çok önem veriyorsunuz. Toplumumuz için eğitimliliğin yeri nedir?
Geçmişimde 7 yıllık bir eğitimciliğimin olduğunu söylemiştim. Her şeyin başı eğitimdir. Ferdiyetçilikten sıyrılmış ve toplumsal düşünebilen eğitimli insanlarla çok şey yapabilirsiniz. Hatta ferdiyetçilikten sıyrılma işinin kendisi de bir eğitim sorunudur. Kafkasya'da asgari eğitim seviyesinin 12 yıl olması sonucu ortaya çıkan yapı ile eğitim süresi 5 yıl olan bizim insanımızın yapısını mukayese bile edemezsiniz. Bunu Abhazya'ya yerleştirdiğim akrabalarımda bizzat gözlemledim. Toplumsal sorunlarımıza daha bir heyecanla yaklaşan genellikle 12 yıl ve daha fazla süre eğitim alan ve az da olsa okuma alışkanlığı edinen insanlarımız değil midir?
Sorunlarımızı kavramak ve çözüm üretmek için okuyan ve düşünen insanlara ihtiyacımız vardır. Konuştuğumuzda Türkiye'de 7 milyon Kuzey Kafkasyalı varız diyoruz. Peki Nart veya bir başka dergiyi veya kitabı kaç kişi sürekli okuyor? Toplam basımımız 3000 değil midir? Kafkasya'da nüfusa göre basılı yayın oranı bizim 15 katımızdır. Cahil insanları okutmak da zordur, onlara bazı gerçekleri kabul ettirmek de. Hal böyle olunca da geleneklerimizin taban tabana zıttı olan siyasal ve irticacı dinsel görüşler yeşermek için ortam buluyor. Toplumumuzdaki duyarsızlık ve sorunlarımızı önemsememe olgusunun altında yatan en büyük gerçek eğitimsizliktir. Eğitim eksikliğimiz yetmiyormuş gibi bir yerlere gelmiş tahsillilerimiz de gereksiz nedenlerle bölününce içinde yaşadığımız, gücümüzü kıran ve hiçbir zaman lehimize sonuç vermeyecek manzaralar ortaya çıkıyor.
"Kurtuluş Savaşı'nda Çerkeslerin Rolü" adlı kitabınız yeterli tepkiyi alabildi mi sizce? Yeni kitap çalışmalarını var mı?
"Miralay Bekir Sami Günsav'ın Kurtuluş Savaşı Anıları" adlı ilk kitabım tümüyle belgelere istinat eden, daha çok da araştırmacılara hitap eden ve iç isyanları başlatanların Çerkes olmadığını resmi belgelerle ortaya koyan bir kitap olduğu için ilginin az olması normaldir. Ancak ikinci kitaptan daha çok ilgi bekliyordum. 5yazar ve eleştirmen güzel şeyler yazdılar. Kendi toplumumdan da okuyan kesim ve gençlerden iyi şeyler duydum. Sadece benim kitabım için değil her türlü basım için en önemli sorun, asıl büyük kesimin ilgisizliği ve okuma alışkanlığının yokluğudur.
Kafkas Derneği ile birleşmemekte ısrarlı olan diğer derneklerle diyalogunuz nasıldır?
Türkiye'de mevcut dernekler ve vakıflar bizim insanlarımızın kurdukları örgütlerdir. Gönül arzu eder ki hepsi bir arada olsun da her alanda etkili olalım. İdeal olan bu birleşme er geç olacaktır, önemli olan tarihin bize tanıdığı mevcut imkanlar ortada iken birlikteliğin olmamasıdır. Giderek sayısı artan duyarlı insanlarımızın baskısı ve gençlik tabanındaki bütünleşme bu süreci kısaltacak diye düşünüyorum. Kültürel kimliğimizi inkar etmeyen, dini esaslara dayalı devlet düşüncesine hizmet etmeyen kuruluşlarımızla işbirliği yapmakta ve iyi münasebetle tesis edip, devam ettirmeyi yararlı görüyorum.
Şu anda Kafkas Derneği'nin maddi-manevi nelere ihtiyacı var?
Fakir gençlerimize dershane, burs ve yurt imkanı sunan, toplumumuzun ileride ihtiyacı olacak branşlarda bilimsel kariyer sahibi olacak gençlerin her türlü masrafını karşılayan, kültür ve bilim dergileri ile bol bol kitaplar yayınlayan, sosyal güvenlikten yoksun insanlarımızın tedavisini yaptıran güçlü bir VAKIF en acil olanıdır. Bu vakıf bünyesinde iktisadi işletmeler kurarak ticari faaliyetlerle gelir getirici bir çalışma düzeni kurmak, toplumsal sorunlarına duyarlı, kimliğine saygılı, karşıt görüşleri dışlamayan ve birlikte üretebilen bir gençlik ordusu ve bu ordunun hizmetinde çalışan bir Araştırma Enstitüsü, güçlü bir kütüphane, müze ve arşiv dökümantasyon merkezi ilk aklıma gelenlerdi.
Kafkasya ile irtibatınız ne şekildedir, bu ilişkinin ne tür yararları vardır?
Abhazya, Adigey, Karaçay Çerkes ve Khabardey Balkar ile mektupla ve sürekli telefonla irtibat kurabiliyoruz. Diğer cumhuriyetlerle de inşallah ilişki kuracağız. Bağlantı kurduğumuz yörelerden sürekli haber akışı oluyor ve Nart dergisi bu haberleri yayınlıyor ve tekrar oraya gönderiyoruz. Tüzükten kaynaklanan bazı farklılıklar dışında DÇB ile de iyi bir diyalogumuz vardır.
Türkiye'deki Kafkasyalıların gerçek bir öz kültür ortamına kavuşabilmesinin yollarını nasıl aramaları gerektiğine inanıyorsunuz?
Gerçek öz kültür ortamına kavuşabilmenin en doğru yolu, her insanın tarihi topraklarında kendi kültüründen olan insanlarla bir arada yaşamasıdır. Diğer bir ifadeyle Anavatan'a dönüştür. Ancak bu konuda fazla hayalci olmamak gerekir. 7 milyon Kafkaslı'nın oraya dönmesi bugün için mümkün değildir. Zira nüfus sorununun en yoğun olduğu Kuzey Batı Kafkasya'da şu anda üretim alanlarının toplam ihtiyacı 250.000-350.000 arasında gözükmektedir. Akılcı metotlarla bu seviyede bir dönüşü önümüzdeki 10-15 yılda sağlayabilirsek bana göre bu sonuç bir başarıdır. Ondan sonrası için söz etmek şimdilik hayalcilik olur. 6,5 milyondan fazla ve Türkiye'de kalacak kesim için de en iyi çözüm ülkemizin batılı normlar seviyesinde demokratikleşmesidir. O taktirde kendi kültürümüzü yaşayarak kardeşçe ve ülke bütünlüğü içerisinde iki kültürlü olarak sorunsuzca yaşayabiliriz.
Bu nedenle gençlerimizin mümkün olan tüm olanakları zorlayarak dil öğrenmelerini, Kafkasya'da öğrenimi düşünmelerini, kültürel değerlerimizi iyi kavramalarını, ben Kafkasyalıyım diye derneklerimize gelen hiçbir gencimizi şu veya bu nedenle dışlama yerine, gelmeyen diğer gençlerimizi de arayıp bulup onlarla kaynaşarak derneklerimizin genç tabanlarının yüz binlere ulaşmasına özellikle katkıda bulunmalarını, macera heveslisi marjinal siyasi görüşlere katiyen itibar etmemelerini ve bir an önce duyarlı birer hayat adamı olarak nöbet devir teslimine hazır olmalarını tavsiye ediyorum.
İleriye yönelik planlarınız nelerdir, Kafkasya'ya yerleşmeyi düşünüyor musunuz?
Sürgünden sonraki Türkiye yaşamıyla ilgili bilinmeyen veya bilinip de yazılmayan çok şeyimiz vardır. İleride diaspora tarihini yazıp Kafkasya tarihiyle birleştirmeyi düşünecek araştırmacılara katkıda bulunmak üzere tamamlanması gereken ve başlanmış araştırma çalışmalarım var. Ömrün yeterse onları tamamlamak istiyorum. Araştırma çalışmalarının konusu ve malzemesi burada olduğundan şimdilik Kafkasya'ya dönüş benim için söz konusu değildir. Ancak, Abhazya'da sorunlar bittiğinde bir ev almayı ve ilişiğimi devam ettirmeyi düşünüyorum.
Gençlerden beklentileriniz nelerdir? Gelecek neslimizden size yeterli talep geliyor mu?
Gençler arasında klikleşmelere ve birbirlerini dışlayan davranışlara çok üzülüyorum. Görüş farklarına bakmaksızın tüm gençlerimizin derneklerde bir arada olmasını istiyorum. Belki geldiğinde aramıza katılabilseydi güzel kızımız Nemit Aslan bugün hayatta olabilirdi. Serbestçe düşünen, düşündüğünü cesaretle söyleyen ve savunan, karşı görüşü saygı duyan ancak kırıcı olmadan ona yanlışlarını hatırlatan, kültürel kimliğimizi inkar eden görüşlere itibar etmeyen, binlerce yıldır aynen devam eden eşsiz geleneklerimize ters düşmeyecek derecede inançlı ve nihayet kültürel değerlerine bağlı bir gençlik geleceğimizin teminatı olacaktır. Küçük farklılıklarımız nedeniyle, birbirini dışlayan ve kamplara ayrılan bir gençlik istikbalde bir ve beraber olmamızı istemeyenlere hizmet etmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Gençlerimize her zaman açık bir insanım. Dileyen dilediğinde gelip benimle ve arkadaşlarımla her konuyu rahatlıkla görüşebilir, bundan da zevk duyarım. Onlara yardımcı olmayacaksak varlığımızın ne anlamı olur?
+''+Muhittin Ünal