Kuvay-yi Milliyecilerin, yurtta tam bir egemenlik ve otorite sağlamalarında en önemli oluşumlardan birisi de kendilerine muhalif olanları tasfiye etmekti. Bu amaçla kurulmuş olan İstiklal Mahkemeleri amaçlarının dışına taşmış haksız yere pek çok kimsenin mağdur edilmesine neden olmuştur.
+''+İstiklal Mahkemeleri:
Asker kaçakları ve bunlarla ilgili sonuçlar
Hıyaneti vataniye (vatana ihanet edenler) de bulunanlar ve bununla ilgili suçlar
Askeri ve siyasi casuslukta bulunanlar
Seferberlik sırasında yolsuzluk ve bununla ilgili hususlarla suçlananları yargılamak için kurulmuştur.
Siyasi tarihe geçen ve yukarıda belirtilen hususlar dışında oluşturulan istiklal mahkemelerinin amacı ise:
Yeşilordu mensuplarının yargılanmasını
Aydınlıkçıların yargılanmasını
En önemlisi de 16 Haziran 1926 tarihinde Atatürk'e karşı İzmir'de tasarlanan suikast girişimi ile ilgilidir.
Bu mahkemeler T.B.M.M.'nin kararıyla İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere memleketin pek çok yerinde kuruldu ise de en önemlileri İzmir ve Ankara'da kurulmuş olan mahkemelerdir. Halk arasında (Dört Aliler) mahkemesi diye de adlandırılan İzmir İstiklal Mahkemesinin başkanı Ali Çetinkaya (Kel Ali), üyeler Ali (Kılıç), Ali (Rizeli), savcı Necip Ali (Küçüka) ile Dr. Reşit Galip'ten oluşmuştu ki mahkeme başkanı Ali Çetinkaya T.B.M.M. koridorlarında Deli Halit Paşa'yı öldürmekle suçlanmış, fakat bu durum o dönemlerde ört bas edilmişti.
İstiklal mahkemelerinde yargılanan Çerkeslerden bazılarının isimleri:
Hüseyin Rauf Orbay: İstiklal Savaşı ileri gelenlerinden ve başvekil. Atatürk'e suikastten İzmir mahkemesince yokluğunda yargılanmış on yıl hapse makhüm edilmiş fakat o sırada yurt dışında olduğundan cezası yerine getirilememiş, 1935 yılında kendi isteği ile yurda dönmüş ve yeniden yargılanmış ve askeri Yargıtay kararıyla aklanarak temize çıkmıştır.
Bekir Sami Kunduk Paşa: Atatük'e suikastla suçlanarak İzmir'de yargılanmış ve beraat etmiş bundan sonra da bir köşeye çekilerek hiçbir şeye karışmamış, hayal kırıklığı içerisinde hayatını tamamlamıştır.
Anzavur Ahmet Paşa: Eskişehir İstiklal Mahkemesince 1921 yılında yokluğunda yargılanarak idama mahküm edilmiş olmasına karşın cezası yerine getirilememiştir.
Çerkes Ethem Bey (Pşov): Ankara İstiklal Mahkemesince yokluğunda idama mahkum edildi, Amman'da öldü. Affa rağmen dönmedi. O'nun tek istediği bağımsız bir mahkemede yargılanmaktı. Ama O'na bu imkanı tanımadılar.
Çerkes Reşit Bey (Pşov): Ankara İstiklal Mahkemesince yokluğunda idama mahkum edildi. Aftan sonra 1938 yılında yurda döndü ve 1951 yılında öldü.
Çerkes Tevfik (Pşov): Ankara İstiklal Mahkemesince yokluğunda idama mahkum edildi ve aftan sonra Türkiye'ye dönerek Bandırma'da öldü.
İsmail Canbolat (Hatko): Atatürk'e suikastten İzmir'de yargılandı. Önce on yıla mahkum edildi. Karara itiraz etti ve yeniden yargılanarak idama mahkum edildi ve cezası infaz edildi. Eski İçişleri Bakanı ve İstanbul milletvekili idi.
Emir Paşa (Marşan): Sivas milletvekili Sivas İstiklal Mahkemesince Isparta'da 3 yıl sürgün cezasına çarptırıldı.
Binbaşı Abdullah Bey: Kuvay-yi Seyyare komutanlarından. Ankara mahkemesince yokluğunda idama mahkum edildi.
Sarı edif Efe: Binbaşı. Çete reisi. Genellikle Düzce olaylarında ve batı cephesinde etkili görevler başardı. Atatürk'e suikast girişiminden yargılanarak İzmir mahkemesince idam edildi.
Ömer Lütfü Bey: Kuvay-yi seyyare komutanlarından. Gediz kaymakamı idi. Ankara mahkemesince yokluğunda idama mahkum edildi.
Bahriye Binbaşısı Aziz Orbay: Ankara İstiklal Mahkemesinde Çerkes Ethem Bey'le olan beraberliği nedeniyle yargılanmış ve beraat etmiştir.
Yeni Bahçeli Nail Bey: Ankara mahkemesince idama mahkum edildi.
İstiklal mahkemelerinde bunlardan ayrı olarak da yargılanan bir kısım Çerkesler bulunmaktadır. Onlar hakkında bir başka yazımızda bilgi vermek üzere, sürekli istismar edilen gerçeklerden giderek uzaklaştırılan Çerkes Ethem Bey konusunda kısmi detaylara girmek istiyorum.
Çerkes Ethem Bey daha önce de belirttiğimiz gibi sevilen ve kendisinden çok korkulan birisiydi. Ağabeyleri Reşit ve Tevfik de kültürlü ve kişilik sahibi, asker kökenli idiler. Özellikle Çerkes Reşit, Harbiye'den Atatürk'ten bir yıl önce mezun olmuş, İmparatorluğun çeşitli cephelerinde ve politik çalkantıları içerisinde yoğrulmuş, deneyimli birisiydi. Çerkes geleneklerinin de etkisi ile kardeşi Çerkes Ethem beyi her hususta desteklemiş ve onu pek çok eğlemlerinde yönlendirmişti. Şurası da akıldan uzak tutulmamalıdır ki, Mustafa Kemal'in ileride Atatürk olmasına yardımcı olanların başında, onun savaşımına destek olan, fakat ne yazık ki sonraları bu hizmetleri gölgelendirilen Çerkes Ethem bey ve diğer pek çok Çerkes lideri ile Çerkeslerin rolleri, henüz yazılamayan Türk Kurtuluş savaşı tarihinin ileride mutlaka yazılacak olan sayfaları arasında layık olduğu biçimde yerini almalıdır. Bu görüş İstiklal Savaşının gölgede bırakılan diğer fedakar Türk komutan ve politikacıları için de geçerlidir.
ÇERKES ETHEM BEY SEVİLEN VE SAYILAN BİR KİŞİ İDİ: O nereye gitse, hangi toplulukta bulunsa davranışlarıyla, hareketleriyle, konuşmalarıyla her zaman sevgi ve saygı duyulan hele büyüklerine karşı son derece sevgi gösteren bir kişiydi. Mareşal Fevzi Çakmak anılarında "- Ben veya Mustafa Kemal paşa Meclise geldik mi hiç kimse yerinden bile kıpırdamazdı. Ama Çerkes Ethem'in Ankara'ya geleceği öğrenildi mi herkes onu karşılamak üzere istasyona koşardı. Çünkü adamın hiç şakası yoktu, birine kızdı mı kim olursa olsun hemen astırıyordu*.
Çerkes Ethem'den çok korkarlardı. Fevzi Çakmak ile Atatürk bir gün düzenli ordu kurulmasının gereği üzerinde konuşuyorlardı. Düzenli orduya karşı olan Çerkes Ethem'in ağabeyi Reşit konuşma yapılırken Fevzi Çakmak'ın arkasında durup onları dinlemeye çalışıyormuş. Fevzi Çakmak düzenli ordunun gereğinden bahsederken Reşit'in arkasında olduğunun farkında değilmiş. Bu sırada Reşit'in varlığının fark eden Atatürk diziyle mareşali dürtmüş. Bunun üzerine mareşal hemen sözünü değiştirerek "-Hem bir bakıma düzenli orduya da ihtiyaç yok. Ben yetiştirdiğimiz bütün yeni askerleri kahraman Çerkes Ethem'in emrine vermeyi düşünüyorum. Onun ordusundan mükemmel ordu, ondan mükemmel kumandan mı bulabiliriz*?"
* Mareşal Çakmak'ın Hatıraları, Yazan Murat Sertoğlu, Hürriyet Gazetesi, 21 Nisan 1975 tarihli sayısı.
Tek kelime ile ondan tam anlamıyla korkuyor ve kendisinden biran önce kurtulmayı planlıyorlardı. Onun yurt dışına kaçırılış öyküsü çeşitli yayınlarda belirtilmişti. Çerkes Ethem Bey hakkında biz Çerkselerin görüşü ise hiç de olumlu değildir. Ne yazık ki Türkler tarafından yaptığı hizmetler karşılığında göklere çıkarılması gereken bir kişi ise de Çerkesler için durum hiç de aynı değildir. Ne yazık ki onun savunması hizmet ettiği toplumca yapılması gerekirken, bunun tam aksi olarak ihanet ettiği toplumu tarafında yapılmaktadır. Gönen, Manyas, Düzce ve birçok yerde Çerkesi, Çerkese kırdırmış, bu yetmiyormuşçasına pek çok Çerkes aydınını da sudan nedenler ile bizzat kendisi astırmıştır. Bir örnek vermek gerekir ise Çerkes Ethem hemen hemen hepsi Çerkes ileri gelenleri olmak üzere Düzce'de 2 günde 53 kişiyi astırmıştır**. Ancak Çerkes Ethem beyin kişiliğinde Çerkes ulusuna karşı yürütülen küçültücü, hatta aşağılayıcı davranışların etkisi ile Çerkesler Ethem beye yapılan haksız suçlamaları savunur duruma geçmişlerdir. Çerkes Ethem bey hakkında onu küçültücü ve yaptığı hizmetleri hiçe indirecek düzeyde suçlamalarda bulunulmuştur. Örnek vermek gerekir ise sosyalist büyük şair Nazım Hikmet bile, parlak dönemlerinde ve gözde tutulur-ken, iktidara yağ çekmek düşüncesi ile Çerkes Etham bey hakkında yazdığı bir şiirinde, onun hakkında 7 bavul dolusu altınla Yunanistan'a kaçtığını yazmıştır. Fakt tarih aynı oyunu ona da oynamış, bir süre sonra Nazım Hikmet de vatan haini sıfatını kazanarak yurdundan kaçmak zorunda kalmıştır. Çerkes Ethem'in 7 bavul dolusu altın ile kaçtığı varsayımı doğru olsa idi, Ethem gurbette soydaşlarının korumacılığı altında yoksulluk içinde ölmezdi. Kaldı ki, geçiş protokolu imzaladıktan sonra Susurluk'ta Söğe Köyü'nün Cambazın Değirmeni mıntıkasında teslim olurken, cebindeki son 2,5 lirayı oradakilere gösterip, beraberin-de götürmeden yırttığı ve sadece bir heybe içerisinde yazışma evrakının olduğunu ayrıca gösterdiği de bilinmektedir. Çerkes Ethem'in yurt dışına kaçmak zorunda bırakılışının ardından dönemim hemen hemen bütün ileri gelenleri Çerkes Ethem beyin kendilerini de öldüreceği hakkında beyanlarda bulunmuş bunu yapmakla da kendilerine bir paye vermek istemişlerdir. Bir örnek vermek gerekir ise askerlik yaşamında ve onu izleyen dönemlerde vasat bir komutan görünümünden ileri gidemeyen ve yaşamı boyunca silik bir kimlik taşımaktan kurtulamayan Fevzi Çakmak bile Çerkes Ethem beyin kendisini de öldürmek istediğini anılarında söylemiştir.
Çerkes Ethem bey hakkında ileri sürülen suçlamalardan bir tanesi de eşkıyalık, yağma, topluma zulüm vs. türden suçlamalardır. Çerkes Ethem bey ilk çetecilik dönemlerinde giriştiği birçok eylemlerden sorumlu tutulmamış, vergi toplamak, askere almak, insanları cezalandırmak gibi yasa dışı tutumları hoş görü ile karşılanmıştır.
*Milli Mücadele başlarken, Tevfik Çavdar. Milliyet Yayınları. İstanbul.
+''+İzzet Aydemir