Tiyatro deyince ne anlıyoruz? Eski Yunanca'da izleyici yeri (theatron) anlamına gelen tiyatro, zamanla drama sanatı anlamında kullanılmaya başlandığı gibi, tiyatro yapıları ile tiyatro toplulukları anlamında da kullanılmıştır.
+''+Ancak tiyatro (görecelikle), dramadan bağımsız, özerk bir sanat olduğu gibi bütün diğer genel ve yan anlamlarının da dışında, kendine özgü kolektif, görsel, canlandırıcı bir sanatsal etkinliği gösterir. Kendi gerçek anlamı içinde tiyatro, oyun (dramatik metin) oyuncu, sahne tasarımı, kostüm, sahne tekniği, ışıklama, sahneleme gibi her biri başlı başına sanatsal etkinlik olan öğelerden oluşmuş bileşken bir sanattır. Her tiyatro yapıtı (oyun, temsil) tüm bileşken öğelerinin bütünlüğünde, başlı başına ve (bütün diğer sanat yapıtlarından farklı olarak) yinelenemez bir sanat yapıtıdır. Yine her tiyatro yapıtı, süreçsel bir sanat yapıtı olarak, aynı zamanda sanatsal yapıt ve sanat eylem olarak özdeştir. (Eski Yunanca'da dramanın eylem anlamına gelmesi bundandır.)
Eylemsel sanat olarak tiyatronun (yine diğer sanatlardan farklı olarak) bileşken öğelerinden başlıcası da izleyicidir. Onun için sanat olarak tiyatroda, sanatsal eylem, sanatsal üretim süreci ile sanatsal algılama süreci geçişiktir. Bütünsel bir üretim alımlama sürecini oluşturur. Bu bağlamda tiyatroda sanatsal iletişim, sanatsal üretim ile sanatsal alımlama süreci içinde doğrudan kurulur. Tiyatroyu sanatların en toplumsalı yapan budur.
Toplum olarak kültürel değerlerimizin yok olma sürecinin bu derece hızlandığı günümüzde bizler bu toplumsal sanattan ne ölçüde yararlanıyoruz. Gerçekçi bir analiz yaptığımızda karşımıza çıkan tablonun hiç de sevimli olmadığını görebiliriz. Bizim adımıza tiyatro olgusunun mevcut kültür deformasyonunun uzantısı olan çeşitli sosyal uyumsuzlukları kullanan ve eğlence yönü ağır basan bir rolünün oluştuğunu görüyoruz. Bu rolün oluşmasında yazım sanatları içerisinde tiyatronun gerekli itibarı görmemesi ile tiyatro aktivitesi içerisinde yer alan insanların yeterli materyal bulamaması gibi bir değerlendirme kaçınılmazdır. Ancak mevcut birikimlerin değerlendirilmesinde de insan faktörünün önemi mutlaktır. Bu denli köklü ve zengin bir kültür birikimine sahip bir toplumun kaynaklarının kısırlaşması şaşırtıcı olsa da gerçektir.
Tüm sosyal ve kültürel çalışmaları farklı sanat aktiviteleri ile yansıtmak gibi bir kaçınılmaz süreç yaşayan toplumumuzda tiyatro olgusunun eğitim yönü ile de ele alınması gereklidir. Dünya Tiyatrolar Günü, içinde barındırdığı ve bu olgu ile ilgili herkesin dile getirdiği kavramların dışında, bizler için çok özel tanımları içeriyor. Bu yaklaşım ise çalışmalarını amatör bir çizgide sürdüren, profesyonelliği ise izleyici kitlesine duyulan saygı paralelinde değerlendiren Kafkas Oyuncuları için itici bir güç oluyor.
Dileğimiz İnsanı, İnsana, İnsanca, İnsanla anlatma sanatı olan tiyatronun sadece bir güne sığmaması ve bizler için en kısa zamanda gelişme sürecini tamamlayarak evrensel motiflerle süslenerek toplumumuza yakışır bir boyut kazanmasıdır.
+''+Uğur Zafer Kuş