General İsmail Berkok

1890’ da Kaberdey köyü Jereştey’de doğdu (Yağlıpınar/Pınarbaşı). 64 yıllık yaşamına 5 madalya, 20 eser çok sayıda makale sığdırdı. Birinci Dünya savaşında Ahmet ve Mahmut kardeşlerini bu topraklara şehit verdi. Annesiz ve babasız eniştesini de kaybettikten sonra kız kardeşinin yanında yoksulluk içerisinde okudu. Harp Akademisini 1910’da en başarılılar arasında bitirdi. Makedonya’dan Irak’a Sakarya’dan Kafkasya ya kadar hep savaştı. Cephe gerisinde de yurtseverliği peşini hiç bırakmadı. Kulaklarında babasının göç öyküleri, Anadolu’da başarılı bir asker, düşüncelerinin peşinde bir göçmen olarak yaşadı.

İki kez gideceği Kafkasya ya ilk gidişi “Kuzey Kafkasya Kolordusu” Kurmay Subaylığı görevinde iken gerçekleşir. İkinci gidişi ise (1919-1920) Kuzey Kafkasya Cumhuriyetinin kuruluş yıllarının hemen sonrasına rastlar. İsmail Berkok aslında Kafkasya’nın önemli bir dönemine şahitlik etmektedir o yıllarda. Almanlar Kafkasya’ya girmiştir, daha öncesinde ise Beyaz Ruslar, Kızıl Ruslar, Kafkasyalılar, Almanlar, yani Kafkasya’da doğru atın hangisi olduğu belli değildir. Paşa, daha sonraki yıllarda (1 Mart 1953) Kafkas Dergisinde yazacağı yazıda dönemin tekrar tahlilini yapacaktır. Berkok Paşa’yı Cumhuriyet döneminde de önemli görevler beklemektedir.Ankara’da açılan Subay Talimgahının eğitimini planlar, düzenlemeler yapar, gayri resmi bir unvanı daha olmuştur. “Ordunun Hocası” olarak anılır. En önemli eserlerinden Tabiye (taktik) ile askerliğin en geniş anlamda yorumlanıp uygulanmasında döneminin otoritesi olur. Ordunun kurallar silsilesinin Çerkes geleneklerine yakınlığı daha sonraları tüm Kafkasyalıları şaşırtacaktır.

İsmail Berkok Paşanın hayatı gözden geçirildiğinde üzerinde düşünülmesi gereken iki tarih göze çarpar. Her ikisi de ayrı ayrı uzun yazılara konu olabilecek ve üzerinde tahliller yapılabilecek önemli tarihlerdir. Birincisi 1918 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, ikincisi 1944 “Türkçülük-Turancılık davası”dır.

Berkok Paşa, Harp Tarihi Encümeni Reisliği, (1936) Ordu Dairesi Reisliği (1938) görevlerinden sonra 1943 yılında Askeri Yargıtay üyeliğine getirilecektir. 40’lı yıllar Milli Şef dönemidir ayrıca 3 Mayıs 1944 yılında patlak verecek olan, Arnavutların, Çerkeslerin, Rumların ülke dışına gönderilmelerine kadar uzanan görüşlerin dile getirildiği yıllardır. 3 Mayıs olaylarından sonra, Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan gibi isimler tutukludurlar. Irkçılık gerekçesi ile “Turancılık” davasında idamdan 21 yıla kadar hapisle yargılanmaktadırlar, dava temyiz edilir. İşkence iddeaları, iktidarın yargıya baskısı, Irkçılık, yine sap saman birbirine karışmıştır. Sapı samanı ayıracak Askeri Yargıtay Üyeleri ise Kemal kalkan Arnavut, İsmail Berkok Çerkes’tirler. Takdir edersiniz ki durum biraz enteresandır.

Baş savcının “tashihi karar”(temyiz mahkemesinin kararının düzeltilmesi) taleblerinin reddi, General İsmail Berkok ve Albay Kemal Kalkan’ın sorgulamanın sağlıklı yapılmadığı yargılarıyla ceza indirimi ve bir bölümünün beraatleri ile nihai dava sonuçlanmıştır. 1955 yılında Reha Oğuz Türkkan Tercüman gazetesinde “Tabutluktan gün ışığına” yazı dizisinde şunları yazacaktır. “General İsmail Berkok’la Albay Kemal Kalkan’ın medeni cesaret ve yüksek adalet duyguları sayesinde baş savcının talebi reddedilmiş. Bu zatları tanımam, fakat dürüstlük ve yiğitliklerine hayranım. Çerkes İsmail Berkok çoğu kayıtlarda kendi isteğiyle emekli olmuştur deniyorsa da kendisini de tehdit edecek ırkçılık gibi bir davada, ırkçı davranmamış buna karşılık 1946 yılında emekli olmak zorunda bırakılmıştır. Daha sonraları 1950 ve 1954 yıllarında iki dönem Milletvekili olmuş, son döneminde Meclise gelemeden Londra’da kanser ameliyatı sonrasında vefaat etmiştir.(10 Mayıs 1954)

Paşam, iki kardeşinizi bu topraklara şehit verdiniz, Ordunun Hocası oldunuz, cepheden cepheye koştunuz , Çeçenler Sibirya sürgününü hak etmedi dediniz, Çara üç asır mücadele Asya ve Avrupa içinde önemliydi dediniz, Kafkasya yalnız bırakılmamalı diye feryad ettiniz, iki vatan bir yüreği hayatınız boyunca onurla taşıdınız.

Yıllar sonra, ölümünüzün 50. yılında sizin satırlarınızı sizin için tekrar yazıyorum.

......O milletin ruhu şimdi 81 sene evvel aynı akıbete uğramış olan kardeşlerinin ruhları ile birleşmişler, Elbruz ve Kazbek tepelerinde mukaddes vatanlarının ve bedbaht milletlerinin felaketlerine ağlıyorlar.

p>

O halde sus!

p>

Kendi elemlerini kendi içine akıt!

p>

Çünki seni kimse dinlemiyor, kimse tanımak istemiyor. Fakat sen de muzdarip insanlığın (şuurlu veya şuursuz ) doğmasını ümit ettiği sabahı bekle.

p>

Ruhunuz şaad olsun....

+''+nan+'



'+Mefewud Feridun

Share