Okumakta olduğunuz yazı, bu toplantıyı, sadece haber olarak sizlere duyurmak maksadıyla değil; toplantıyı "Görünür" ve "Görünmez" yönleri ile değerlendirmek ve gelenekselleşmesi arzulanan bu organizasyona farklı bir perspektif önerebilmek amacıyla kaleme alınmaktadır.
Değerlendirmemize, gözle görünenin kolay takip edilir olmasından dolayı "Görünür" yönleri değerlendirerek başlayalım:
Bir sene önceki toplantıya göre daha az katılımcının bulunduğu toplantı ilk toplantıya göre tansıyonu ve heyecanı daha düşük olan bir toplantı mahiyetindeydi. Katılımcıların önemli bir kısmının ilgisinin kesintili olması sonucu bazı konuşmacıların yarısı boş bir salona konuşma yapmak zorunda kalması can sıkıcı bir tablo oluşturdu. Gençlerimizin toplantıya, ilk akşam düzenlenen "Düğün" e gösterdikleri ilginin çok çok altında bir ilgi ile yaklaşmaları, hatta toplantı devam ederken küçük düğünler kurmaları, artık bizler için alışılagelmiş bir davranış biçiminin tekrarıydı. Toplantının gerek internet platformlarındaki gerekse dernek gündemlerindeki yankılarının bir önceki seneye nazaran daha kısa süreli olduğunu gözlemledik ve yer yer toplantının gereksizliğinden bahseden umutsuz söylemlere de rastladık. Peki ama, gerek bu tarz söylemlere, gerekse şimdiye kadar saydığımız diğer gözlemlere dayanarak pek çok genç arkadaşımızın yaptığı gibi bu toplantının toplumsal bir ihtiyaca denk düşüp düşmediğini sorgulamak mümkün ya da objektif bir yaklaşım olabilir mi?
Çoğu zaman, görüngü ile gerçeklik arasında koşutluk yakalamak, görebildiklerimizin öznelliğinden kaynaklanan bir kısıtlı olma durumu sebebi ile boş bir çaba haline gelir. Toplantının "görünür" dediğimiz yönlerini biraz daha genişleterek gerçeğe biraz daha yaklaşmaya çalışalım. Zira, yukarıda saydığımız sıkıntıları yanlış bir davranış modeli ve irade olarak ortaya koyan ve bunları olumsuzlayarak bizler için anlamlı bir değişimi müjdeleyen farklı bir irade daha vardı "görünür"de:
Evet, toplantı esnasında salonda boşluklar vardı ve de heyecanı düşük seyreden bir toplantıydı, ancak bu boşluklara ve ilgisizliğe tepkisini dillendiren, heyecanını salona yansıtan , düşünce, soru, eleştiri ve önerilerini yüksek sesle dile getirmeye çalışan gençler de vardı bu toplantıda. Toplantı ile ilgili adaptasyon sorunu yaşayan ve bir "zorunluluk" bilincinin soğukluğu ile ortamın enerjisini sömüren, hayal kırıklıklarını gerek toplantı esnasında, gerekse toplantı sonrasında dile getiren gençlerin dışında; şikayet, sorun ve ihtiyaçlarını ortak bir çözüm arayışı için paylaşan ve iletişime geçen pek çok gencimiz de vardı. Yine geçtiğimiz sene ortaya konan "projeler üzerinde örgütlenme" önerisine uygun olarak çalışma yürüten Sözlü Tarih çalışma Grubu ve Nart Kart Projeleri için pek çok gencimiz irtibata ve dayanışmaya geçtiler ve yakın bir zamanda da bu projelerin son Gençlik Toplantısının kattığı ivmeyle daha verimli olacaklarını umabiliriz. Açık olan şu ki; gönüllülük ilkesi üzerinde yürütülen bu faaliyetlerin gelişim şekli pek gürültü koparmaya müsait olmadığı için, meselelere "Paparazzi" zihniyeti ile yaklaşanları doyurmadılar, ancak kuşkusuz ki bu "görünür" sayabileceğimiz oluşumlar kısa bir zamana kadar meyvelerini yine gürültü koparmaksızın belki sessiz sedasız ama emin adımlarla vermeye başlayacaklardır. Toplantı esnasında, heyecan ve samimiyet eksikliği üstüne yapılan heyecanlı ve samimi sorgulamalar, sorunlarımızı gerçekten sahiplenmeye başlayan ve toplumsal bir çözümleme arayışını benimseyen bir gençlik potansiyelinin ortaya çıkmaya başladığının habercisidir. Umulan şu ki; tamamen öznel ve baltalayıcı yaklaşımlar, olumlu saydığımız bu yeni sayılabilecek kavrayış biçimini ve hareketlenmeyi sekteye uğratmasın ve şu an sadece potansiyel olarak görebildiğimiz bu kıpırdanmalar kendilerini doğru kurumsal yapılar içersinde ifade edebilsin.
Toplantının, ilk bakışta görünmediği ve yorum gerektirmesi sebebi ile "görünmez" diye sıfatlandırabileceğimiz yönleri de vardı ki; bunlar da en az "görünenler" kadar sevindirici idi.
Bir önceki sene karşımıza çıkan konu, yorum ve tartışma bolluğunun aksine bu sene gerek panelistlerin, gerekse söz alan diğer konuşmacıların, sunum ve konuşmaları temel olarak iki ihtiyacı esas alıyordu: "Kurumsallaşma" ve "Pratik Faaliyet". Hemen her konuşmacı, bir önceki sene olduğu gibi konularını son derece öznel ve soyut bir biçimde ele alarak, ortaya somut öneriler ve çözümler koymakta zorlandı; bununla beraber, "Kurumsallaşma" ve "Pratik faaliyetler" üzerine yapılan ortak vurgu, sorunlarımızın tespiti noktasında başarılı bir dönemden geçtiğimizin de işaretçisi sayılabilir. Doğru soruları bulabilmek, cevaba giden yolda birlikte hareket edebilmemiz ön koşuldur ve bu, bizler için artık gerçekleşmiş bir süreçtir. Buna ek olarak, kentleşme ve modernleşme süreci ile ilgili yapılan yorumların, bir önceki sene mevcut olan çok çeşitli tutumların aksine, bu sene anti-modernist bir çizgide olması ise hayret verici bir gelişmeydi. Aradan geçen bir sene içersinde nasıl olup da gençliğin modernizmle bir sorgulama içersine girdiğini incelemek başka bir yazının konusu olabilir. Yine de belirtmek gerekiyor; gençliğin modernizm ile arasında bir özne-seçenek ilişkisi oturtabilmiş olması, yaşadığımız çaresizlik hissiyatına karşı, bir çıkışın habercisidir.
Yine, genel değerlendirme bölümünde bir sene sonrası için alınan kararlar ve bu kararların alınması sürecinde gençlerin gösterdiği etkili yaklaşım, takdire şayandı. Gençler, toplantı sırasında sürekli vurguladıkları Türkiye çapında etkin bir temsil ve somut projeler üzerinde çalışma ihtiyacına uygun olarak bir sonraki toplantıda ağırlığı projelere ayırmaya ve yıl boyu projeleri takip edecek, Türkiye çapında iletişimi sağlayacak bir icra kurulu oluşturmaya karar verdiler. İcra kurulu ile ilgili örgütlenme faaliyeti halen yedi ayrı proje üzerinde devam etmekte. Kurulun kısa bir zaman içersinde faaliyete geçmesi bekleniyor. Konuşmaların, karara dönüştüğünü ve bu kararların uygulamaya geçirildiğine tanık oluyoruz- Çerkesler için umut verici gelişmeler.
Toplantının bundan sonraki hedeflerini ve alınan kararları göz önüne alarak önümüzde ki yıl yapılacak toplantının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha farklı gelişeceğini görmek gerekiyor. Toplantının salt, iki günden ibaret olmadığını, bizler için yıl boyunca yapılacak faaliyetler için bir iki yılın ortasında iki gün olduğunu kavrayan gençlerimiz bu toplantıyı bir icraat değerlendirmesi ve bir öz-denetim mekanizması olarak da algılıyorlar ve faaliyetlerini bu çerçevede yürütmeye başladılar bile. "Söz"ün eyleme dönüştüğü günleri hep birlikte görebilmeyi diliyorum.
Alper Kahraman