Eski Meyvalıklar Canlanacak mı?

Asırlardan beri Adığe halkının gurur kaynağı olan meyva bahçelerinin yeniden canlandırılması işine cumhuriyetimizde başlandığı haberi gazetemizde yer almıştı. Bu girişim Adığey Teknoloji Enstitüsü Ekoloji Fakültesi ile UNESCO'nun Adığey'deki merkezinin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Konunun önemini yeterince kavrayabilmek için önce tarihe bir göz atmamız gerekir.

+''+

Kuzey Batı Kafkasya ve Karadeniz kıyısında yaşayan Adığeler meyva ağaçlarının yetiştirilmesine büyük önem veriyorlardı. Onların yetiştirdiği meyvalıklar tarihe ve edebiyata "Eski Çerkes meyva bahçeleri" diye geçmişti. Tarihçi ve bilim adamlarının belirlemelerine göre Kafkasya'da meyvacılığın tarihi üç bin yıl gerilere uzanıyor. Ancak Adığeler bu konuyla ilgili bilgi ve deneyimlerini yazıya dökme imkanı bulamadılar. Halkın yazıya sahip olmayışı nedeniyle büyük öneme sahip meyvacılıkla ilgili bilgiler gelecek kuşaklara aktarılamamıştır. Dış ülkelerden gelen aydın kişiler de daha çok ticaret ve politika gibi şeylerle uğraşmaktaydılar. Eski Adığe meyvacılığını ilk araştıran ve yazan tarımcı N. Thağuşe olmuştur. Ondan önce Kafkasya'ya gelmiş olan gezgin ve bilim adamları da Adığelerin büyük ölçülerde meyvalıkları olduğunu notlarında belirtmişlerdir.

İngiliz bilim adamı James Bell şöyle demektedir: "İyi cins üzümler ve güzel meyva ağaçları ile çevrilmiş olan güzel bir mevkide oturan büyük bir köye ulaştık." Yine tanınmış bilimadamı A. Schmidt'in belirttiğine göre kıyıda oturan halkların meyva yetiştiriciliğine başlamalarının tarihi yazıya sahip olmalarından daha öncedir. Bu nedenle de onların yetiştirdiği kimi ağaç cinsleri ile edindikleri deneyimler başka ülkelere de ulaşmıştır.

20.yy başlarına kadar Kafkasya'da ve özellikle Kıyıboyu'nda bahçeler büyük yer tutmaktaydı. Meyva yetiştiriciliği ile uğraşanlar daha çok yüksek yerlerde yaşayanlardı. N. Thağuşe eski Adığe meyvalıkları üzerine eserinde şöyle demektedir: "Yüksek dağlık kesimlerdeki Adığey yerleşim yerlerinde işlenebilir durumda olup işlenmemiş olan bir karış toprağa dahi rastlamadık. Üzüm ve meyva yetiştiriciliği halkın en belli başlı özelliklerinden biriydi. Bu işe büyük önem veriyorlardı. Ağaçları diken kişiler bunun meyvasını görmeyecek olsalar bile bu ağaçtan yararlanacak olan insanlar tarafından saygıyla anılacaklarını biliyorlardı. Bu yüzden evlerinin önlerine, yol boylarına, çeşme yanlarına ağaçlar dikiyorlardı" .

Adığeler tabiat ile ilgili yazılı bilgi kaynaklarına ulaşamıyorlar ise de kendi yaşadıkları ülkenin doğasını ve toprağını iyi tanıyorlardı ve onda yetişecek olan ağaç cinslerini de asırlar boyunca deneyimleri ile belirlemişlerdi. Eski Adığey meyvalıklarına ait ağaçlara bugün kıyıdan 3-5 km içerilerde rastlanmaktadır. Yüksek kesimlerde ise kıyıdan uzaklık 10-30 km arasındadır. Bunun da bir bilimsel açıklaması vardır. Zira denizin üzerinden kalkan bulutlar, ağaçlar için zararlıydı. Genellikle çiçek zamanı ağaçlar bu bulutlardan önemli zararlar görmekte idi. Eski Adığe Meyvalıklarından bugüne ulaşan ağaçlar daha çok elma, armut, erik, ayva, fındık, ceviz, incir ve hurmadır.

Eski Çerkes Meyvalıkları üzerine çalışan bilim adamlarının belirlemelerine göre Adığe'ler ağaç cinsinin seçimi konusunda büyük deneyim sahibi idiler. Bu sayede onlar Temmuz ayından Aralık ayına kadar ağaçlardan meyva alabiliyorlardı. En son olarak topladıkları meyvaları ise bir sonraki yılın meyva zamanına kadar saklayabiliyorlardı. Bu meyvalıklarda 100-150 yıl yaşı olan elmalar ile 150-180 yıl yaşı olan armut ağaçları bulunuyordu. Enteresan olanı ise bu ağaçların bugün de hala canlı ve üretken olmalarıdır. N. Thağuşe bunun nedenini Adığeleri kendi tarlalarında yetiştirdikleri iyi cins ağaçlardan ormandaki ağaçlara aşı yapmalarına bağlamaktadır. Bir ağaçtan alınan çubuğun (anacın) başka bir ağaç üzerinde üretilmesinin o ağacın ömrünü uzattığını tecrübe ile öğrenmişlerdi. Bu tür yapılmış olan aşıların izlerine günümüzdeki yaşlı ağaçlarda rastlanmaktadır. Ormanda kendi başına yetişen ağaç aşı ile çeşitli hastalıklardan korunuyor ve doğanın çeşitli fena etkilerine karşı korunmak için daha dirençli hale geliyordu.

Rus Kafkas Savaşları esnasında halkımız bu önemli uygarlığını koruma imkanını kaybetti. Çar ordularının geçtiği bölgelerdeki meyvalıklar büyük zarar görüyorlardı. 1864'ten sonra Adığelerin büyük çoğunluğu Türkiye'ye sürgün edildi. Kalanları ise Kıyıboyu'nda ve Adığey'de idiler. Adığe halkının yaşadığı bölgeler 30-40 yıl boş kaldı. Bu süre içerisinde meyvalıklar bakımsızlıktan orman haline geldi. Bununla da kalınmayarak yönetici kadroların üretimi arttırma adı altında almış oldukları yanlış kararlar sonucunda eski Çerkes meyvalıkları yok oluşa itilmiş, bir çok iyi cins ağaçlar yok edilmiş.

Son yıllarda bilim adamları, toplumsal örgütler Maykop Teknoloji Enstitüsü öğrencileri eski Çerkes meyvalıklarından bugüne kalan ağaçları koruma altına almış ve onlardan yeni türler üretilmesi çalışmalarına başlamışlardır. Bu konu ile ilgili olarak bir program düzenlenmiş olup, Bakanlar Kurulu da programın uygulanışı üzerine bir karar almıştır ve üzerine düşen her şeyi yapmaktadır.

Programın hazırlanışında emeği geçen ve bugüne kadar konu üzerinde bıkıp usanmadan çalışan Maykop Teknoloji Enstitüsü Ekoloji Fakültesi Dekanı Y.U. Suhoruki'nin açıklamalarına göre, kendileri çalışmalarında eski Adığelerin ağaçlara yaptıkları aşıları temel almaktadırlar. Düzenlenen arama tarama çalışmaları sonucunda bulunan eski ağaçlara yapılacak aşılar geçen yıl hazırlanmıştır. 98 Mart ve Nisan aylarında öğrenciler 600 kadar ağacı aşılamışlardır. Bu ağaçlar genellikle Gozeripl orman bölgesinde yer almaktadır. Bu çalışmaların gelecek nesiller açısından önemini kavrayıp ulusun bu önemli mirasını diriltmek isteyenlerin sayısı her gün artmaktadır.

İyi cins meyva ağaçlarından alınan çubuklarla aşılanan bu ağaçlardan gelecek yıllarda önemli faydalar sağlanacaktır. Söz konusu programın uygulanışı uzun zaman ve para gerektirmektedir. Ancak bu işe gidecek para esirgenmemelidir. Bu ağaçları zamanında yetiştirip koruyanların ve bugünlere gelmesini sağlayanların sadece kendilerini düşünerek bu işi yaptıklarını söylemek zordur. Halkımızın bu mirası diğer halkların tarihi anıtlarından daha önemsiz değildir. Bu kültür mirasından birkaç tür ağacı koruyup yaşatabilirsek bu işe yatırdığımız para bir kaç misli ile tekrar bize geri dönecektir. Devletimiz Sovyetler Birliği zamanında "kardeşimiz" olan birçok ülkeye akıttığı kaynaktan bugün için bize geri dönen bir şey var mıdır? O halde kendimiz ve çocuklarımız için yapacağımız harcamayı esirgemek gerekir mi?

Günümüzde bu program ile ilgili çalışmalar daha çok Adığey'in yüksek kesimlerinde sürdürülmektedir. Zira iyi tür ağaçlar oralarda kalmış bulunmaktadır. Program yapımcılarının düşüncelerine göre bu ağaç türleri Rusya'nın diğer bölgelerinden de alıcı bulacak ve bu işten ekonomik yarar sağlanacaktır.

Program yabancı ülke ekologlarının da ilgisini çekmiştir. 1996-97 yılında Almanya ve Fransa'dan ekoloji örgütlerinden ekipler gelerek cumhuriyetimizde bulunmuş ve birlikte çalışmalar yürütmüşlerdir. Maykop'lu öğrencilerin de çalışmalara katılmaları amaçlanmış ve onlar da arama tarama çalışmalarında yer almışlardır.

Adığelerin asırlar boyunca sevgi ve merhametle koruyup geliştirdikleri ulusal mirasımıza bugün de gerekli önemi verip onları koruyup geliştirmeye çalışanlar güzel ve sıcak sözlere layıktırlar. Gelecek kuşakların onların yaptığı bu çalışmalara değer verip daha da ileriye götürecekleri umudu onların gayretlerini artırmaktadır. Atalarımızın doğan çocuk için ağaç dikmeleri, baharda ormana giderken yanında 20-30 aşı çubuğu götürmeyen erkeklerin henüz evlenmeye hak kazanmadıkları gibi güzel geleneklerimiz de bu sayede canlanabilir. Doğanın bize sunduğu güzellikleri sevip yücelterek gelecek nesillere bu sevgiden bir damla olsun bırakabilmek de ne büyük mutluluktur.

[İbrahim Çetav tarafından Adığe Mak (6 Mayıs 1998) gazetesinden Türkçeye çevrilmiştir.]

+'



'+Jaçemiko Aminet

Share