Kültürel değerlerimizin derlenmesi amacıyla tarihimiz ve kültürümüz konusunda bilgili büyüklerimizle bir dizi röportajlar gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Bu röportajlardan oluşan bir arşivin hazırlanması çalışmalarına başlanmıştır. Bu kapsamda sayın büyüğümüz Saim Tuç ile Çerkes kültürünün değişik boyutlarını içeren kapsamlı bir görüşme yaptık. Sayın Saim Tuç ile yapılan röportajın "düğün adetleri"ne ilişkin bölümünü okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz..
+''+Nart: Çerkes kültüründe düğünün yeri nedir?
Sn. Tuç: Genelde kültürün ana temasını oluşturan üç husus vardır. 1- Doğum, 2- Evlilik, 3-Ölüm durumunda yapılan etkinlikler. Çocuk doğduğu zaman bir etkinlik yapılır, evlenirken yapılan etkinlik çok zengin ve ayrıntılıdır. Ölüye de çok değer verirler. Çünkü, Çerkesler'de insana çok değer verilir. Onun için ana başlıklarıyla düğünlerde bugünümüze faydalı olacak konuları dile getirelim, onlar üzerinde duralım...
Köy düğünleri ile bugün şehirlerde yapılan salon düğünleri arasındaki farklılıkları görebilmemiz açısından, önce köy düğünleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Kültürümüzde, gelin alma düğünü denilen "Nıseşecegu" ile "delikanlı düğünü" olmak üzere iki tür düğün vardır. "Delikanlı düğünü", misafir gelen birini onore etmek ya da eğlence amacıyla daha çok gençler arasında yapılır. Gençler, bayanları toplar ve düğün yaparak kendi aralarında eğlenirler. Orada gençler bir araya gelirler. Bu düğünlerde katı kurallar mevcut değildir ve bunlar daha çok eğlenceye dönük düğünlerdir. Sanıyorum, bu geleneği başka hiçbir kültürde görmüyoruz. "Düğün yaptık" dediğimizde insanlar, "kim evlendi de düğün yaptınız?" diyorlar. Bizim kültürümüzde düğün yapmak için mutlaka birinin evlenmesi gerekmiyor, biz 3-5 kişi bir araya geldiğimizde de düğün yapabiliyoruz, veya bir misafirimiz geldiğinde onun için düğün yapabiliyoruz. Fakat, misafir Thamade pozisyonunda ise düğün yapılmaz.
Gelin alma düğününde yani "Nıseşecegu"de ise, gelinin bulunduğu yere gidilerek gelin getirilir. Bu olay 3 gün, 5 gün, bazen bir ay kadar sürer. Gelin alma olayı özellikle kış dönemlerine, işsiz zamanlara denk getirilir ki, uzun uzun eğlenilsin. Kadın, Çerkes toplumunda çok saygıdeğerdir. Dolayısıyla nazlandırılır. Hele genç kızlar daha çok nazlandırılır. Esasında çağrılmadan, buyur edilmeden genç kız düğüne katılmaz. Bu nedenle, düğünden önce, düğüncü aile, kızlarının (kızları yoksa yakın bir akrabalarının) yanına bir delikanlıyı katarak, ev ev dolaşırlar ve genç kızları düğüne çağırırlar. Düğün yapılır; düğün bozulduktan sonra evlerinden alınan genç kızlar, tekrar evlerine götürülürler.
Çerkes düğünlerinde oturmak yoktur. Yaşlı, genç düğüne katılan kim olursa olsun oturmaz. Sadece evli kadınlar gerilerde bir köşeden düğünü seyrederler. Bunun dışında herkesin ayakta durması, ayakta duramayacakların düğüne katılmaması gerekir. Fakat günümüzde düğün yapılırken kızlar oturuyorlar. Bunun organize edilmesi gerekir. Organize eden gençlerden biri, bir delikanlı veya bir kız oturuyorsa, onu düğüne davet etmeli, onun da düğüne katılmasını sağlamalıdır.
Düğünde erkekler bir tarafa, bayanlar bir tarafa dizilir. Düğün yapılan yerin en emin tarafı kızlara verilmelidir. En sağ başta, "baş koruyucu" denilen birisi durur, onun yanında "jan" tabir ettiğimiz "prenses" durur. Onun yanında da Xhıgebz-thamade durur. Yani herkesin duracağı oyun yeri bellidir. Onun yanında varsa misafir kız, daha sonra toplumdaki sosyal yerlerine göre diğer kişiler, en sonda da düğün sahibi aileden bir kız yer alırlar. Bu kızın yanında da koruma görevi yapan bir erkek bulunur.
Düğünlerde kızlar sırayla oyuna çıkar, erkeklerde ise sıra yoktur. Fakat onlarda gelişigüzel bir şekilde çıkamazlar. Bir delikanlı, bir kızı gözüne kestirmiş, onunla oynamak istiyorsa, o kızın sırasına denk getirir, öyle oyuna çıkar. Kendiliğinden de çıkamaz. "Hatiyako" (düğünde oyuna çıkma sırasını idare eden kimse) dediğimiz kişiyi tembihleyerek, hatiyakonun organizesiyle düğüne çıkar. Düğünün esası budur. Kızlar sıra olduklarında, ablası ya da kendi sülalesinden bir büyüğü olan kız arka sırada dikilir, düğüne katılır ama oynamaz.
Düğünler uzun sürdüğü ve sürekli ayakta durulduğu için grup grup, önce misafirler, sonra diğerleri dinlendirilir ve dinlenenlere ikramda bulunulur. Düğünden dinlenmek için çıkarken büyük olan kişiden izin istenir, geri gelindiğinde tekrar gelindiği bildirilir. Yani şimdi yapılan salon düğünlerinde olduğu gibi düğüne gelişigüzel girilip çıkılmaz.
Gelin alma düğününü kim organize eder?
Bir aile gelin alacaksa, kendisine yakın olan, o sorumluluğu yüklenebileceğine inandığı, güven duyduğu bir büyüğüne gider, durumu anlatır. "Hayırlı bir işimiz var, bize aracı olun" der. Ve o kişi bir ön toplantı yaptırır. Düğünün organizasyonunda "Ceug thamade", düğün thamadesi dediğimiz bu kişi ailenin adına tüm sorumluluğu taşır. Toplantıyı o yapar, "wunafe" yi o yaptırır, gelincileri o gönderir, gelinciler geldiğinde o karşılar. Düğünü olan ailenin mensupları ona yardımcı durumdadır. Örneğin; delikanlının küçük kardeşi ve "şavo" (sağdıç) da ona yardımcı olur.
"Hatiyako" nasıl belirlenir?
"Hatiyako" dediğimiz düğünü idare eden kişidir. Hatiyako da esas "ceug thamade"sine bağlıdır. Düğünden önce yapılan toplantıda o da belirlenir. Zaten köy hayatında, bir küçük yörede, kimlerin ne olduğu bilinir. "Hatiyako"nun işini, sorumluluk, yetenek ve tecrübe isteyen bir görev olduğundan herkes beceremez. Dolayısıyla bu görevi kimin yapacağı hemen hemen bellidir.
Gelin ve damadın düğüne katılmaları konusundaki düşünceleriniz neler?
Köylerde yapılan düğünlerde erkek hiçbir şekilde görünmez, tabii kız da görünmez. Düğün tamamen onların dışında gelişir. Fakat şehir düğünlerinde, aynı diğer kültürlerde olduğu gibi; gelin ve damat düğüne beraber gelip gidiyorlar. Diğer toplumlardan haliyle etkileniyoruz. Şimdi delikanlıyla evleneceği kızı düğüne, anne-babanın karşısına çıkardıysak; artık ondan sonra nasıl yapsak boş. Çünkü Çerkes gelini kendi düğününde oynamaz. Bazı düzenlemeler getirmek lazım.
Damadın kaldığı yeri biliyoruz, gelinin kaldığı yer hakkında bilgi verir misiniz?
Kafkasya’da gelinin baba evinden çıkmadığı doğru değildir. Ancak kız kaçırma olaylarında taraflar anlaştırılamazsa veya anlaşma sağlandığı halde “Kan” sahibinin (götürüldüğü, misafir eden ailenin) ısrarlı olması halinde o ailenin evinden gelin olarak çıkarılarak götürülürdü.
Normal şartlarda, kız isteme konusunda, aracılar kanalıyla belirlenen günde nikâh kıymaya gelineceği gün Kız, kendi mekânları müsait değilse ve genelde yakın komşu evine alınır. Nikâh kıymaya gidenler akşam gün karardıktan sonra eve girerler, en çok dört kişi gider ve bayanlar gitmezdi. Nikâh, hem kız ve hem de delikanlı huzura alınmadan vekâlet yoluyla kıyılırdı. Dolayısıyla kıza vekil tayin ettirilmesi pek kolay olmaz, bazen sabaha kadar oturulduğu da olurdu. Bu arada misafirlerin açlığı giderilsin diye sofra getirilse de pek fazla ağırlanmazlardı. Nikâh, yerel hoca tarafından kıyıldıktan sonra, gidenler oğlan evine geri döner ve evin hanımına hangi saatte olursa olsun müjdesini verirlerdi; oda memnuniyetini belirten bir sofra ikramında bulunurdu.
Nikâhı kıyılan kız baba evine geri döner ve büyüklerine elden geldiğince görünmemeye, muhatap olmamaya özen gösterir ve nikâhtan sonra kız, önceki genç kızlık serbestisini kaybeder, düğün eğlence ve gezmelerden uzak dururdu. Sonra kararlaştırılan günde delikanlı tarafı gelinci gelir, gece o yörede kalır, düğün yapılır ve sabahleyin “Nış” yendikten sonra gelin usulünce baba evinden çıkarılarak, üstüne “Guşha teypxoa” (gelin arabası simgesi) tutturulmuş Tenteli At arabasına alınarak, Atlı gelin alayı refakatinde damat evine götürülürdü. Bir düğünde "göz aydın" merasimi nasıl yapılır?
En az iki kişinin bir araya gelmesiyle bir grup oluşur. Çerkes geleneğinde; grupta temsil ve otorite vardır. Grubu oluşturan iki kişinin de karşı tarafla muhatap olması gerekmez, hangisi daha büyükse, hangisi daha yetenekli ise o muhatap olur. Bin kişi adına bir kişi selam verir ve bir kişi selam alır. Bir köy olarak ya da bir grup olarak düğüne gidildiğinde ise; grup adına bir kişi görevlendirilir ve o kişi thamadeye "göz aydın"lığı verir. Gelin gelmeden, eve girmeden de göz aydına gidilmez.
Düğün nasıl başlar?
Düğünde öncelikle, "şagarey" oynar, yani ev sahibi pozisyonunda olan bir kimse hatta hatiyako düğünü başlatır. Yani yabancı olmayan birisi düğünü başlatır, ondan sonra misafirlere, diğerlerine sıra gelir. İlk önce misafir çıkartılmaz. Düğünde çok değer verilen bir misafir varken düğün bozulmaz. Misafir düğünden ayrıldıktan sonra, düğün "wuig"le sonlandırılır.
"Hoh" olayının asıl amacı nedir?
Amaç, insanları onurlandırmak, memnun etmektir. Toplumlar kendilerini çeşitli şekillerde ifade etmeye çalışırlar. Bunların birçoğu semboldür. Örneğin batılılar; misafirleri geldiği zaman tuz yalatırlar, ekmek ısırtılar... "Bje" de Çerkeslerin bir sembolüdür. Maxımeyi "bje" ye doldururlar ve onore edecekleri kişiye sunarlar. Bazen maxımenin yanında haluj, tuhuj, şelame, halıve de bir tepsiye konur ve bunlar bir arada sunulur. Bu şekilde onurlandırılan kişi bir konuşma yapar, güzel temennilerde bulunur. Buna "hoh" denir. Ya da bjeyi bir başkasına verip, konuşma yaptırabilir. Çünkü onun edebiyatını çok güzel yapanlar, çok güzel dile getirenler var. "Hoh" yapıldıktan sonra ilk yudumu, konuşanın sol tarafında duran kişi alır.
"Hoh" yapan kişinin yanındaki maximeden bir yudum aldıktan sonra kendisi yudumlar. Solundaki kişi de ev sahibi pozisyonundadır. Daha sonra diğerleri birer yudum alır. Tepsideki halujlar parçalanır ve herkese birer lokma ulaştırılmaya çalışılır. Maxıme kurulmaz olduktan sonra yerini şerbet aldı.
"Bje" o ailenin düğün sahibi hanımefendinin minnet ikramıdır. Çok önemlidir. Memnuniyetini ifade etmek için sunduğu bir ikramdır. Bu nedenle konuşma ayakta yapılır. Bjeyi ev hanımı adına birisi getirir ve hoh'u yapacak kişiye verir. Hah yapıp bitirinceye kadar, bje ayakta sıkı bir şekilde tutulur. Daha sonra yanındakine uzatılır. Bu kişi de tek bir yudumda içer ve bjeyi getirene geri verir, bu şekilde bir düzenleme yapılır.
Sizce bu adetlerin hangileri ne ölçüde şehir hayatına aktarılabilir?
Ben şehir düğünlerinde şunlar yapılsın, şu şekilde yapılsın diyebilirim, fakat bunlar benim görüşlerim olur. Köy düğünlerini tamamen salona taşımak tabii ki mümkün değil, ama en azından bje merasimi, wuig olayı, thamade gibi adetlerin korunması, yok olmaması gerekir. Adetler toplumsal olduğuna göre, Çerkes insanı adetlerine bağlı kaldığı sürece bir "toplumu" ifade eder. Kurallar ihmal edilmişse, orada bireysellik ortaya çıkar. Dolayısıyla bir adeti değiştirmek bir kişinin haddi ve hakkı değildir. Topluma maledilecek bir şeyin toplum tarafından görüşülmesi gerekir. Eski adetleri bilenlere, sadece bilmek değil onun şuuruna ermiş, anlamını gerekçesini bilenlerle bir grup olarak tartışmak, ortaya koymak gerekir. Sonra da bunlar toplum tarafından kabul görünce uygulanır.
Son olarak eklemek istediğiniz şeyler nelerdir?
Çerkes gelenekleri içinde yaşamak benim hoşuma gidiyor. Size de illa Çerkes usulüne göre yaşayın demiyorum, onurumuza, haysiyetimize söz getirmeden nasıl isterseniz öyle yaşayın. Öte yandan Kuzey Kafkasyalılar fevkalade disipline olmuş bir toplumdur. Disiplinin olmadığı bir yerde hiçbir şey olmaz. Dolayısıyla düzgün, düzenli, ölçülü hareket etmek lazım. Ölçüsüzlük, gelişigüzelliktir. Mutlaka herşeyin bir ölçüsünün olması gerekir. Benim aradığım budur.
Muhafaza edilmesi gereken çok güzel geleneklerimiz, adetlerimiz var. İnsanlarımız çok etki altında kalıyor, "gelişim" mi, "değişim" mi? Bunun bilincinde değiliz çoğunlukla. Her toplumun şuuru, beyni varsa gelişim içinde olması lazım, değişim değil. Değiştiğiniz zaman aslınızı inkar eder, kökünüzü, geçmişinizi kaybedersiniz.
Değerli büyüğümüze verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ederiz.
+''+Saim Tuç