Müteveffa Dr.Vasfi Güsar, çıkışı Osmanlı dönemi olan son aydınlarımızdandı. O, yarım yüzyılı aşkın her kültürel çalışmada yer almıştı. Ama, kanımca,en büyük hizmeti, 1909-1922 dönemine ilişkin yayınların önemli bir bölümünü ve anıları günümüze taşımış olmasıdır kuşkusuz. Ki, bunlar arasında ilk Adığe gazetesi "Guaze" (Rehber) de vardır.
+''+Kendisini tanır, yazılarını okurdum. Hatta yazılarını "Kafkasya Kültürel Dergi" de birçok kez düzeltmiş ve değerlendirmiş olmama karşın, N.Karbeç ve Be-Ra-Ba gibi takma adlar da kullandığımdan beni pek tanımazdı. Hakkımdaki değerlendirmeleri de, dönemin havasına uygun olarak pek olumlu sayılmazdı.
İstanbul'a atanmamdan (1976) sonra "hoş" bir karşılaşma sonucu dost olduk, ama kısa bir süre sonra da kendisini yitirdik.
Bu karşılaşmamız şöyle olmuştu: 1977 yılı başlarında, Bağlarbaşı Kafkas Derneğimizde Yaşar Bağ ile oturuyordu. Yanlarına gittim. Yaşar Bağ, "Vasfi Bey, Cevdet Bey'in "Adiğe Dili ve Edebiyatı" konulu konferansına niçin gelmediniz?" diye sordu. "O çocuk solcuymuş" dedi Vasfi Bey. Ben de "doğru" dedim. "A, o siz miydiniz?" dedi bana bakarak. Gülüştük.
Dr. Vasfi Güsar, her türlü sola ve Sovyetler'e karşıydı II. Meşrutiyet'ten sonra, Türkiye'de demokrasiye; 1950' de DP iktidarıyla adım atıldığını söyler, ama 27 Mayıs 1960 askeri darbesini de alkışlamaktan geri kalmazdı (Yeni Kafkas Der.,Sayı 21(45)-22 (46)).
Politikaya pragmatizmi andıran bir yaklaşımı vardı. Ama her şeyin başında ateşli bir Çerkes milliyetçisi idi. 1960 sonrasında Çerkesleri yurtsuz ve kültürsüz olmakla suçlayan Türk şair ve yazarı Yusuf Ziya Ortaç'a "Bu da mı fırsat" başlıklı yazısında sert bir yanıt vermişti. (Yeni Kafkas, Sayı 26(50); 1961). Burada, Sovyetler'deki Çerkes yazarlarını ve kültür kurumlarını, söz gelişi Maykop'taki Çerkesçe radyo yayınlarını da kanıt olarak öne sürmekten çekinmemişti. Ki o dönem, öküzün altında buzağı arandığı bir soğuk savaş dönemiydi.
Kendisi kuşkusuz tutucuydu, ama İzzet Aydemir ve Sefer Berzeg gibi, Çerkes kültür hareketlerini ileri demokratik platforma taşıyan ilk aydınlardandı.
Vasfi Bey'in kişiliği ve yazıları üzerine çok şey söylenebilir. O, canlı bir ansiklopedi gibiydi. Görüşlerinden bazılarını şöyle sıralayabilirim:
Çerkesler yeryüzünün en eski (tarihi) topluluklarından biridir. Anadolu, Önasya ve Akdeniz çevresi halkları, hatta Kelt (Breton,İskoç,Gal ve İrlanda) halklarıyla ilişkilidirler.
Çerkesler, zaman zaman bulundukları yerlerden Kafkasya'ya dönüşler yapmışlardır. Söz gelişi 16. ve 19.yüzyıllarda Mısır'dan Çerkesya'ya geri dönmüşlerdir.
Çerkesler ,Anayurt Savaşı'nı (1825-1864) yitirince, çeşitli etkenler sonucu "Yurtlarından kaçtılar" ve yurdunda kalan Çerkesleri'de "mahvettiler" ve onları "öksüz" konumuna düşürdüler. (Kafkasya Kültürel Dergi -KKD-. Sayı 43, S.31-33).
Vasfi Bey yazısına şöyle devam eder: Çerkesler "..yerlerinde kalsalardı, milliyetsiz cahil kişilerin sözlerine aldırış etmeselerdi birkaç milyon olacaklar" dı. Ki, Vasfi Bey bir noktada kuşkusuz yanılıyordu: Söz gelişi, 1864'te özellikle kıyı boyu Şapsığları ve Vubıhları için, Rus askeri makamları, katledilmek yada Türkiye'ye gitmek dışında (pratikte) hiçbir seçenek bırakmamıştı.
Dr.Güsar'ın hemen tüm kültürel çalışmalara katılması, belgeleri saklayıp günümüze getirmesi gibi, taktirle karşılanacak yönleri yanında, şu görüşleri de kuşkusuz çok önemlidir:
Uluslar ve topluluklar demokratik düzende özgür ve eşit haklara kavuşabilir (KKD. Sayı 39-42,S.3-5).
Bu yönden demokrasiyi ve çok kültürlülüğü, dinde de yenileşmeyi (reformu) savunuyordu.
Bir milletin hayatında değişik rejimler (yönetim biçimleri) yaşanabilir. Ulusal yaşam esas, rejimler geçicidir.
Sovyetler'in dağılması, bu bakımdan Dr. Güsar'ı doğrulamış ve haklı çıkarmıştır.
Ulusal yaşamı güçlendirmek ve asimilasyonu önlemek için Suriye Çerkeslerinin 1967 sonrasında Amerika'ya değil Sovyet yönetimindeki Kafkasya'ya dönmeleri olumlu olacaktır (KKD. Sayı 43, S.33). Sevgili Vasfi Bey, elinden geldiğince halkın için çalıştın. Toprağın bol, ruhun şad olsun. Mücadelen bizlere önder olsun.
+''+Cevdet Yıldız