Dünyada, günümüzde yaklaşık 6,000 dil bulunmaktadır, her biri, Dil Bilimci Michael Krauss'un deyişi ile '...insanın kolektif dehasının eşine az rastlanan bir başarısıdır.' Yıl, bu kültürel mirasların biyolojik türler ve arkeolojik çalışmalarda olduğu gibi korunması ve gün yüzüne çıkarılmasını temel almıştır.
+''+Dil, bütün iletişim araçlarının en üstünde yer alan, ve insanlar ile olması gereken iletişimi en iyi şekilde sağlayabilecek olan aracıdır. Başka bir dilin öğrenilmesi insanlar arasındaki toleransın ve anlayışın geliştirilmesi ve anlaşmazlıkların önlenmesinde bir yoldur.
Dilsel farklılık, Avrupa ve Dünyanın kültürel mirasının bir elementi ve geleceğidir. Dünya üzerinde konuşulan tüm diller bunda hayati bir role sahiptir. Bu kapsamda dil yılı, çok kullanılan dillerin kullanılarak uluslararası iletişimin kolaylaştırılması değildir. Eğer birini gerçekten anlamak istiyor ve kültürünü öğrenmek istiyorsan, ona ait olan dili öğrenmen gerekir. Bu kültürel anlaşma dil öğreniminin getirebileceği fırsatlardan sadece biridir. Herkes yeni bir dili öğrenebilir ve konuşabilir. Dil öğrenimi ömür boyu süren bir süreçtir. Dilleri öğrenmek kapıları açar ve herkes bunu başarabilir!.
'Avrupa Diller Yılı' Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi'nin inisiyatifinde ve UNESCO'nun da desteği ile Avrupa Birliğine üye olan ve olmayan toplam 47 ülkenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
"2001 Avrupa Diller Yılı"nın temel gayesi, Avrupa'nın dil ve kültür mirasına sahip çıkmak, AB'ye üye ülke vatandaşlarında çok kültürlü ve çok dilli Avrupalılık şuurunu geliştirmek, kendi ana dilleri dışında en az iki Avrupa dili daha öğrenmeleri için ilgi ve istek uyandırmak. Birleşen Avrupa'da, çok dilliliğin fert ve toplum için ne denli önemli olduğunu anlatarak, dil öğrenimi konusunda halkı bilgilendirmek ve teşvik etmektir. Hedef, en çok konuşulan ve uluslararası ilişkileri kolaylaştıracak dillerin öğrenilmesi ve öğretilmesi değil; AB'de daha farklı dilleri konuşan insanları gerçekten anlayabilmek, kültürlerini tanıyabilmek ve özelliklerini kavrayabilmek için halkı, çok az ilgi gören dilleri de öğrenmeye yönlendirmektir. Özellikle çok dilliliğin, başka diller karşısında hassasiyetin ve kültürler arası iletişimin önemi konusunda yediden yetmişe herkesi aydınlatmak ve her yaşta yeni bir dil öğrenilebileceğini kafalara yerleştirmektir. "Herkes yeni bir dil öğrenebilir; bunun için ne çok geçtir, ne de çok erkendir." Bu çağrı ile, ayrıca halkın "ömür boyu öğrenmek" konusunda aydınlatılması plânlanıyor. Nihaî hedef ise, yeni nesil Avrupalıların en az üç dil öğrenerek yetişmelerini sağlamaktır.
Kısaca, Avrupa'nın dil çeşitliliği ve kültür mirası hakkında halk bilinçlendirilecek, yeni diller öğrenmeye isteklendirilecek, (yabancı) dil öğrenimi hakkında bilgilendirilecek, çok dillilik (azınlık ve göçmen dilleri, komşu dilleri ve çok az öğrenilen diller) teşvik edilecek. Bütün bu etkinlikler ile Avrupa'da farklı dil ve kültür tarihine sahip insanlar arasında iletişim daha da kolaylaştırılıp hoşgörü geliştirilerek, Avrupa'nın hareket kabiliyetinin yükseltilmesi hedefleniyor.
"Diller öğrenelim, insanları anlayalım, toplumu şekillendirelim" sloganıyla AB ve AK tarafından desteklenen "2001 Avrupa Diller Yılı Etkinlikleri", Türkiye'nin de içinde bulunduğu 47 ülkenin katılımıyla gerçekleştiriliyor. Etkinliklere katılanlar arasında hemen her sahadan kurum ve kuruluşlar yer alıyor: Çocuk yuvaları, okullar, yüksek okul ve üniversiteler, pedagoji enstitüleri ve akademiler, yetişkinler için eğitim kuruluşları, belediyeler, gençlik merkezleri, yaşlı birlikleri, dernekler ve vakıflar, sivil toplum örgütleri, özel girişimciler, sendikalar, basın-yayın mensupları, dil uzmanları, kültürü oluşturanlar, siyasî karar mercileri...
Etkinlikler, 18-20 Şubat 2001 tarihleri arasında İsveç'in Lund kentinde yapılan "Açılış Şöleni" ile başlatıldı. Şölene Avrupa Konseyi'ne üye 45 Ülkenin Milli Eğitim Bakanları ve temsilcileri katıldı. Bu kapsamda Türkiye'de de bir takım etkinlikler düzenlendi. Bu etkinliklerin koordinatörlüğünü, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özcan Demirel üstlendi. Yıl içinde Türkiye'de uluslararası, bölgesel ve ulusal düzeyde kutlama etkinliklerinden, 1-4 Mart 2001'de Ankara'da, 19-22 Nisan 2001'de İzmir'de ve 1-2 Aralık 2001 tarihleri arasında da Antalya'da dil kutlama etkinlikleri, uluslararası düzeyde "Avrupa'da Türkçe'nin İkinci Dil Olarak Öğretimi" konusunda bilimsel bir sempozyum 25-26 Ekim 2001 tarihleri arasında düzenlendi. Bu etkinliklerin yanı sıra, 5-11 Mayıs 2001 tarihleri 'Yetişkinler Dil Öğrenme Haftası' ve 26 Eylül 2001 tarihi 'Avrupa Diller Günü' olarak ilan edildiğinden bu hafta ve gün, tüm Avrupa'da ve Türkiye'de bir takım etkinliklerle kutlandı.
Bütün bu etkinliklerin özet gayesi; AB'nin sınırları içindeki dil çeşitleri ve kültür mirası hakkında insanları bilgilendirmek; her sahada iletişimi kolaylaştırarak, dil ve kültür birliği konusunda halkı daha fazla şuurlandırmak gibi görünse de asıl amaç, üye ülkelerin kendi dillerinin topluluk içerisinde kullanımını artırabilmek. Almanya, Fransa, Avusturya ve Avrupa'nın daha birçok ülkesinde, İngilizce hakimiyetine karşı başlatılan girişim ağı, gün geçtikçe genişlemektedir. Özellikle AB'nin bünyesinde, resmi diller arasında tam bir hakimiyet çatışması bulunmaktadır. Dolayısıyla, "Avrupa Diller Yılı"nı destekleyen her Avrupa ülkesinin asıl gayesi, ülkesindeki azınlık veya göçmen dillerinin değil, özellikle kendi ülkesinin ana lisanını, Avrupa'da en çok konuşulan dil haline getirmektir. Bir başka ifadeyle, Avrupa'nın dil politikasını şekillendirmektir.
Çünkü; Avrupa'daki toplam dil sayısı 220 ve bu dillerden en sık konuşulanların sayısı ise 40 olarak ifade ediliyor. Bunun 11'i de AB'nin resmi dilidir. Esasında, son iki yıl içinde yapılan araştırmalardan yola çıkarak, AB'nin dil haritasını çizmek mümkün. Zaten Avrupa'nın hemen hemen yarısı çok dilli. AB'ye üye ülke vatandaşlarının % 44'ü ana dillerinin yanı sıra başka bir dil daha biliyorlar. Hollânda, Danimarka ve İsveç'te her 10 kişiden sekizi, birden fazla dil biliyor. Fakat, İngiltere, İrlânda ve Portekiz'de başka bir dili konuşma oranı, en az seviyede. Zira, AB'ye üye bütün ülkelerde, hatta neredeyse dünyada en çok öğretilen ve öğrenilen yabancı dil İngilizce. Fransızca ikinci sırada yer alıyor.
Eurobarometer'in araştırmasına göre, AB'nin sınırları içinde, AB'nin 11 resmi dilini, "ana dil" olarak konuşanların oranı şu şekilde: Almanca %24, Fransızca %16, İngilizce %16, İtalyanca %16, İspanyolca %11, Hollandaca %6, Yunanca %3, Portekizce %3, İsveççe %2, Danca %1 ve Fince %1. Fakat, bu dilleri konuşan AB vatandaşlarının oranı ise daha farklı: Almanca %32, Fransızca %28, İngilizce %47, İtalyanca %18, İspanyolca %15, Hollandaca %7, Yunanca %3, Portekizce %3, İsveççe %3, Danca %2 ve Fince %1. Bu oranlardan da anlaşıldığı gibi, AB vatandaşlarının yaklaşık %50'si İngilizce konuşuyor. "Ana diliniz dışında, faydalı olduğuna inandığınız hangi yabancı dili öğrenmek isterdiniz?" sorusuna verilen cevap, AB'nin dil haritasının büyük bir bölümüne, gelecekte de İngilizce'nin hakim olacağını gösteriyor. Ana dilleri dışında bir başka yabancı dili öğrenmek isteyenlerin oranı şu şekilde: İngilizce %69, Fransızca %37, Almanca %26, İspanyolca %15, İtalyanca %7,8, Rusça %4,9 Portekizce %0,6 ve İsveççe %0,5. Zira, AB üyesi ülkelerin çoğunda, ilkokul öğrencilerinin %90'dan fazlası İngilizce, %32'si Fransızca, %18'i Almanca ve %8'i İspanyolca öğreniyor.
"Avrupa Diller Yılı" münasebetiyle 6-23 Aralık 2000 tarihleri arasında, AB'ye üye 15 ülkede, yeni bir Eurobarometer-Araştırması daha yapıldı. Avrupa Fikir Araştırma Grubu'nun INRA (Europe) ile ortaklaşa yaptığı bu alan araştırmasına, 15 yaşından büyük 15 bin 900 kişi katıldı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, ankete katılanların %53'ü, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar olmasına rağmen, iki dil biliyor. Lüksemburgluların hemen hemen tamamına yakını iki veya daha fazla dili konuşuyor. Bu oran İngilizlerde ise sadece üçte bir. Avrupalıların %56'sı İngilizce konuşuyor (%16'sı ana dil, %40'ı da yabancı dil olarak). Avrupa'da en çok konuşulan diğer diller ise; Fransızca (%35) ve Almanca (%34). Ankete katılanlar, başka dilleri öğrenmenin tatil, iş ve şahsî sebeplerden dolayı çok faydalı olduğuna inanıyorlar. Anketten çıkan diğer bir sonuç da, ücretsiz dil kurslarının (yabancı) dil öğrenmeyi daha çok teşvik ettiği yönünde. Yine ankete katılanların dörtte üçü, İngilizce bilmenin çok faydalı olduğuna inanıyor; ikinci sırada ise Fransızca (%40), üçüncü sırada Almanca (%23) ve dördüncü sırada İspanyolca (%18) geliyor. Ankete göre, dil öğrenmenin önündeki en önemli üç büyük engelin kurs ücretleri, vakit sıkıntısı ve isteksizlik olduğu ortaya çıktı (3).
Kısaca, Avrupa Birliği'nin normlarına göre genç Avrupalıların en az üç dil bilerek yetişmeleri isteniyor. Avrupa Eğitim Komisyonu 1995 yılında yayımladığı 'Öğrenen Topluma Doğru' başlıklı bildiride Avrupa Birliği vatandaşlarının anadillerinin dışında en az iki Avrupa dilini yeter düzeyde bilmelerini ilke olarak benimsemiş ve bu konuda bireylere yardım edilmesini kararlaştırmıştır. Çok dilliliğin birleşen Avrupa için artık bir zorunluluk hâline geldiğini anlayanlar, bunu halka da yaymaya çabalıyorlar.
Dil toplumsal gelişimde rol alan en önemli araçtır.
Görülüyor ki, sadece büyük Avrupa Devletleri değil ana dillerini koruma ve yaygın hale getirmek çabası güden. Gerçi ana dillerinin kullanım alanını genişletmek çabası bizim kendi öz dilimizi koruma uğraşlarımızdan bir takım temel farklılıklar içerse de, kullanılacak önlem yolları aynı direngi noktalarından geçmektedir. Önlem olarak kullanılabilecek yolların öğrenilmesi ve hayata nasıl geçirileceğine ilişkin detaylar bu ve benzeri organizasyonlar tarafından oluşturulabilmektedir. Belki, Avrupa Dil Yılı bizim için pratik değerleri tam olarak içermese de umarım gelecekte bu tür yapıları kendimiz oluşturur da, bizler kendi çocuklarımız ile kendi dilimizde anlamlı ilişkiler içerisinde bulunabiliriz.
Kaynaklar
http://www.sprachen-2001.at
http://europa.eu.int/comm/education/languages/de/lang/europeanlanguages.html
http://europa.eu.int/comm/education/languages.html/
http://www.eurolang2001.org
+'
'+Rahmi Lale