Ahmusta Kebzeh Tradisyonu ve Tiley

Nart'ın 24. sayısında Sayın Simha Orhan'ın "TILEY" başlıklı nefis makalesini genetik hafızamı yoklayarak okudum. Ve ister istemez "Adığe Khabze Öldü mü" başlıklı yazının ikinci bölümü ile ilişkilendirdim.

+''+

Tıley, Sayın Simha Orhan'ın spiritüel kütüphanesindeki özel bilginin usta kaleminden bir çağlayış. Onunla sohbet şansını yakalayanların, insanlığın bilinmeyen tarihsel dönemleri hakkında, yazıya dökeceği daha fazla şeylerin beklentisine girmemeleri olası değil.

Tıley; yaşayan Çerkes kültürünün doğal bir ürünüdür. Kuzey Kafkasya Kültürü geleneğinden gelenler için Tıley'i bu kültürün içine yerleştirmek son derece doğaldır.

"Adığe Khabze Öldü mü" başlıklı yazının ikinci bölümünde konu edilen Ahmusta Kebzeh tradisyonu ve onun yazarı Sayın Murat Yağan ise; Türkiye diasporasındaki Kuzey Kafkasyalılar tarafından yeterince tanınmamaktadır. Merkezi Kanada'da bulunan Kebzeh Foundation (Khabze Vakfı) tarafından yayımlanan Bir Kebzeh Toplumu Oluşturmak (Building Up A Kebzeh Community), Kaf Dağının Ardından Geliyorum (I Come From Behind Kaf Mountain) ve Ahmusta Kebzeh üzerine (On Ahmusta Kebzeh) isimli kitaplarının yayımlanması için son hazırlıklar bitirilmek üzeredir. Seçkin büyüğümüz ve son derecede değerli eserlerinin tercümelerinin yayımlanmasından sonra Kuzey Kafkasya diasporasının kültür şuurunda hatırı sayılır bir aydınlanma yaratacağına inanıyorum.

Ahmusta Kebzeh tradisyonunun yeterince anlaşılmasından sonra, Tıleysiz bir Kuzey Kafkasya kültürünün yadsınırlığı ise daha açık bir biçimde ortaya çıkacaktır.

Adığe Khabze öldü mü? Yazısının ikinci bölümü, eksik bilgilerin zayıf bir tesir kuşağı yaratacağı düşünülmeden kaleme alınmıştır. Ayrıca bu özgün tradisyon 20.000 yıllık değil 26.000 yıllık bir öz geçmişe sahiptir. Kendisine biçilen bu varoluş süreci, aksinin kanıtlanamayacağının hafifliğinden değil, spiritüel literatüre dayalı olarak hesaplanan, evrendeki presesyon hareketlerinin sayısal sürecinden kaynaklanır. Son Adem soyunun; yer küreye ekildiği coğrafya olan Kafkas Dağlarının zirveleri ve kuzeyinde yer alan yaşam tarihinin yaşıdır ve Nuh Tufanı olarak bilinen felaketten sonra izlenmeye başlanır.

Ahmusta Kebzeh bir anlamda özeli ile son Adem soyunun ilk dönemleri ile bugünkü Çerkes Khabzesi arasında görkemli bir köprü, geneli ile de insanlığın ilk yılları ile bugünkü yaşamı arasında tarihi ve spiritüel bir bağlantıdır. Sonuç olarak hem yerel hem evrenseldir.

Sayın Murat Yağan, adı verilen kitaplarında, insanlığın fırtınalı gelişiminin özellikle Kuzey Kafkasya ayağını hayranlık verici anlatımı ile dile getirmektedir. Eğitim - terbiyenin (edification) kurumadan ve bozulmadan Kuzey Kafkasya toplumları tarafından nasıl desteklendiği, yazarın kendi yaşamından verdiği örneklerle Khabze ile bir uyum içinde anlatılmaktadır.

Bu bağlamda, anlamı bilinsin, bilinmesin, tüm halk söylenceleri, elde mevcut folklorik malzeme, mitolojik anlatımlar ve kebzeh verileri; tarih, folklor, antropoloji ve dilbilim gibi yeni sentezlere olanak sağlayan bilim dallarının imkanları ile yeniden değerlendirilmelidir. Ortaya çıkarılacak gerçekler, bir görevin yerine getirilmesi açısından önemli, insanlığın bugüne kadar izlediği gelişim çizgisini kavrayabilmek açısından çok değerli olacaktır.

Eserlerinin tercümesi sırasında farkına varabildiğim yegane tezat, sayın Yağan'ın bir Abhaz olmasına rağmen gösterdiği inanılmaz tevazudur.

Khabze, 1800'lü yıllardaki öldürücü son istila darbeleri sonrasında, Kuzey Kafkasya coğrafyası dışında çok şey kaybetmiş, ancak kendi dinamiği içinde özünü korumayı kısmen de olsa başarmıştır. Kuzey Kafkasya ve halen orada yaşamakta olan otokton halkı Çerkesler ise; üzerlerinde şerefle taşıdıkları "Kaynak"ın, spirito - manyetik alanı içinde kalmayı sessiz sedasız bir kozmik talih ve kozmik kader gereği sürdürmüşlerdir. Ahmusta Kebzeh veya Adığe Khabze, "Kaynak" tarafından Kuzey Kafkasya'da yaşayanlara verilen bir bağış değil, insan gibi yaşamanın terleyerek, diğergam bir yaşamla kazanılmış onurlu bir ödülüdür. O nedenle Çerkesya insanlık tarihinin hem müzesi hem de bugünkü vitrinidir.

Yukarıdaki nedenlerle Khabze'nin çağdaş topluma uymaması diye bir kanıya varmak akılcı ve makul bir sonuç olamaz. İnsanlığın kendine biçtiği değerler evrenseldir. Bugünkü yaşam tarzında daha çok öne çıkan teknolojik düzeyi ve ekonomik çarpıklığı referans noktası kabul ederek bir yargıya varmaya çalışırsak bu büyük bir yanlışlık olur. Çünkü çağdaşlık kavramı biraz spiritüel biraz kozmiktir. Khabze ise olabildiğince spiritüel, en yüksek seviyede insancıldır ve yeterince kozmik öğeler içermektedir. Çağdaşlığın özgün öğeleri göz ardı edilerek çekilen insanlık fotoğrafı, gereken berraklığı ve derinliği yansıtamaz.

Görülen o ki, gerek anavatanda, gerek diasporada yaşayan çerkesler, sözlerini unuttukları evrensel bir müziğin melodisini çok iyi bilmektedirler. Adı geçen eserlerin yayınlanması ve tamamlayıcı bilimsel çalışmaların yapılarak ortaya konmasından sonra, bu evrensel müziğin bestesi kadar hoş olan sözleri de, kendi harmoniğindeki yerlerine aynıyla denk geleceklerdir.

Çerkes kültürünün insanlığın gelişim çizgisindeki yeri araştırıldığında, elde edilecek veriler sevinç ve kıvanç verici olacaktır.

Bilimin teknolojik yanından olduğu kadar, antropolojik yanından da yararlanılmalıdır. Bunun yanı sıra aprion (elden) bilgiler de mercek altına alınmalıdır. Kayıp tarihsel dönemler bir labirent gibidir. Ancak bizi çıkış kapısına götürecek geçerli ipuçları daima vardır veya elbette elde edilebilir.

Kuzey Kafkasya coğrafi ve spiritüel anlamda kendi insanları tarafından daha iyi araştırılabilir. Araştırılmalıdır da. Çünkü Kuzey Kafkasya "Özel" bir alandır. Burayı herkes araştırmaz araştıramaz. Kimine ise bu şans hiç verilmez. Ama Kuzey Kafkasya olmadan da dünya tarihi hiçbir şekilde yazılamaz.

İnsanlığın tarihini arayan Sn. James Churchward'ın üç cilt eseri Türkçe'ye kazandırılmıştır. Bu eserlerde Mu, Meksika, Mısır, Afrika'nın orta ve batısı, Çin, Orta Asya, Anadolu... İnsanlığın ortak kültürünün zincir baklalarını oluşturmak amacıyla samimi bir şekilde araştırılmış ancak bu araştırmalarda Kafkasya'ya değinilmemiştir.

Oysa, insanlığın kayıp dönemleri ile Kuzey Kafkasya'yı ve onun bugün yaşayan dilini kayıp Mu uygarlığı ile bağlantılandırabilecek bazı sözcüklere dikkatinizi çekmek isteriz.

"Yi Ne, Yi Ne, Mu - koe" (Annesi, annesi, Mu'nun çocuğu)... "T'ıs Astlen, Teg Mu Ahmed" (Otur İsa, kalk Mu'lu Ahmet - Muhammed). Yukarıdaki sözcükler Sayın Sasık Kemal Dinç tarafından, Uzunyayla'da çocukların oyun esnasında söyledikleri bir tekerlemeden alınmıştır. Tekerleme elbette bu kadarcık değildir. Hazreti İsa'nın çarmıha gerilme sürecini diğer ana öğeleri ile veciz bir şekilde anlatmaktadır.

İnsanlığın Mu kıtası ile başlayan dünya serüvenindeki inisinasyon sürecini bu yaramaz küçükler nereden biliyorlardı? Bilmiyorlar ise bu tekerleme kimler tarafından söylenmişti ve amaç ne idi?

Değerlendirilmesinde zaruret gördüğümüz apriori bilgiler bu örnekteki anlatım ve benzerleri olabilir.

Ahmusta Kebzeh, Tıley kavramında ulaştığı pek çok doruk realite ile, sadece iyi tasarlanmış, tecrübeye dayanan sağlam kurallar dizisi değil, başlı başına spiritüel bir bilgeliğin destanıdır. Abartısız ve eksiksizdir. İnsanlık nosyonunu taşıdıkça her çağda çelişkisiz uygulanabilecek olan ve insan toplumunun esneyebilen, ancak asla sarsılmayan bir bilgelik hazinesidir.

Ahmusta Kebzeh bilgileri, insanlığın bilgi çağına girdiği bu milenyumda Sn. Murat Yağan'ın güçlü kelimendin sunulmuş, Çerkes toplumunun paha biçilmez bir spiritüel tarihidir.

TAF - DAV Bilim Kurulunun Kuzey Kafkasya tradisyonlarının sosyal, spiritüel antropolojik ve folklorik öğelerinin layık olduğu seviyede ele alarak, yeni ve anlamla bir yorum - sentez dönemini başlatması gerektiğine inanıyorum.

Presesyon: Takım yıldızların periyodik devinim hareketidir.

+'



'+Kaffed

Share