Cumhurbaşkanı Carım Aslan'ın Adığey'e lider oluşunun 10'uncu yılı (1989-1999) nedeniyle Adığe Mak gazetesi baş redaktörü Kuyeko Asfar'ın yaptığı röportajın Türkçe çevirisini aşağıda sunuyoruz.
Adığey'e 10 yıldır liderlik ediyorsunuz. Bu zaman içinde neleri gerçekleştirebildiğinizi düşünüyorsunuz?
p> +''+Evet 10 yıl oldu. İçinde yaşadığımız ülke ve dünyanın koşulları ve katetmiş olduğumuz güç yol göz önüne alındığında, bu yılların her birine bir kaç yılda gerçekleştirilebilecek işlerin sığdırılmış olduğunu görüyorum. Bu 10 yılın başlarında ben Adığe Özerk Bölgesi'nin lideri idim. Daha sonra Adığey Cumhuriyeti'nin başkanı oldum ve 7 yıldır da bu görevdeyim. Bu 10 yılı ikiye ayırmak gerekmektedir.
İlki, Rusya'nın demokratikleşme süreci içerisinde biz de Adığe ulusunun asırlardır özlemini çektiği devletleşme idealini gerçekleştirdik. Adığeler Kafkasya'nın en büyük halkıydılar ve bu yüzden de bir devlet yapılarının olması gerekiyordu. Ama tarihi gelişim süreci içerisinde ulusa yapılmış olan haksızlıklardan dolayı bu, geçtiğimiz asırda gerçekleşememişti. Halkın bu özlemi bu günlere kadar süregelmişti. Demokratikleşme sürecinin daha özgür ortamında biz de uyumadık. Sorunlarımızı tartışmaya başladık.
Bugünlerde katıldığımız toplantılarda yapmış olduğum konuşma metinlerinden elimizde kalanlara göz attığımda Krasnodar Eyalet Parti Konferansı'nda Adığey'in özerk statüsünün yükseltilmesi gerektiğini dile getiriyordum. Bu sorun o günlerde halkın gündemine girmiş bulunu yordu.
O zaman Adığe Xase henüz kurulmuştu. 1989 yılında Maykop'a geldiğimde onay için verdiği belgeleri kuytu köşelerden çıkarttırdım. "Halk için çalışan derneğin kuruluşunu neden onaylamıyorsunuz?" dedim ve Mart ayında onaylanmasını sağladım. Eylül ayındaki Adığe Xase Kongresi'ne ben de katıldım. İlk defa bu toplantıda eyaletten ayrılmak ve statümüzün yükseltilmesi konusu dile getirilmişti. Bu toplantıya gelmeden önce Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin ulusal sorunlarla ilgili toplantısından çıkmış ve saat 16.00 sularında Maykop'a dönmüştüm. Xase toplantısı olduğunu öğrenince "Halkın bir araya geldiği toplantıya katılıp görüşlerimizi söylemeyeceksek lider sayılır mıyız?" dedim ve toplantıya gittim. Takip eden günlerde Khabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes'ten telefonla, Xase toplantısına katılıp katılmadığım merakla soruluyordu. Onlar bu tür toplantılardan çekiniyorlardı. Halbuki bu toplantılardan çekinilecek bir şey yoktu. Katılıp yönlendirmekte yarar vardı. Bu söylediklerim Eylül ayında olmuştu. Kasım ayında Eyalet Parti Konferansı'nda ayrılma ve cumhuriyet olma ile ilgili halkımızın talebini dile getirdim.
10 yıllık sürenin ilk yılları ülkemizin statüsünün yükseltilmesi çalışmaları ile geçti. Bu yıllar oldukça zor yıllardı. Çünkü insanlar Sumgait (Azerbaycan), Dağlık Karabağ ve başka yörelerde çıkan kargaşalıklardan dolayı endişe içindeydiler. "Eyaletten ayrılırsak halimiz ne olur? Bu Adığeler için mi, yoksa Ruslar için mi gereklidir?" gibi sorular soruluyordu. "Ruslar her taraftan kovuluyorlar. Eyaletten ayrılıp Cumhuriyet olursak Adığey'den de kovulacağız" gibi söylentiler dolaşıyordu.
Söylentilerin asılsız olduğuna insanları ikna etmek gerekiyordu. Cumhuriyetin herkesin yararına olduğu, cumhuriyetin sahibinin sadece Adığeler olmayıp, Adığey'de yaşayan tüm insanlar olduğu, ama sahiplikte ilk sıranın Adığelere ait olduğu, zira Adığelerin ülkenin en eski halkı olduklarını ve bu yeni durumdan dolayı kimsenin haklarının zarar görmeyeceğini anlatmak için o yıllarda çok emek harcadık. Söylediklerimin anlaşılmamasından dolayı toplantılardan kovulduğum da oldu ama yılmadık ve bir anlaşma zemini bularak bu güçlükleri yenmeyi başardık.
İkinci bölümde Cumhuriyet için gerekli olan cumhurbaşkanı, parlamento, bakanlar kurulu gibi kurumları, ortaya çıkan bir çok güçlüklere rağmen, oluşturmayı başardık. En güç olanı da parlamentonun teşkili idi. Halklar parlamentoda nasıl temsil edileceklerdi? "Nüfuslarına göre mi, yoksa başka bir yöntemle mi?" gibi sorunlar vardı. Halklar arasında bir sürtüşme olmaması ve hiçbir halkın hakkının zayi olmaması için eşitlik (paritet) ilkesinde anlaşmaya varıldı. Bu sonucu elde edebilmek için çok büyük çalışmalar yaptık. Bu sorunu yönetimin tek başına çözemeyeceğini biliyorduk. Adığe Xase, 40'lar Komitesi, Aydınlar, Slavlar Birliği gibi kuruluşlar bu konuda çok tartıştılar ve sonunda eşitlikten başka yol olmadığını görerek bunda anlaştılar ve ilk meclis böyle oluşturuldu.
İşte bu yollardan geçerek cumhuriyeti kurmuş olduk. Geriye doğru baktığımda ilk aklıma gelenler bunlardır.
Takip eden günlerde Adığe Bayrağı ve Anayasası tartışmaları vardı...
p>Bayrak için 20 kadar örnek arasından ulusun bayrağını Cumhuriyet Bayrağı olarak kabul ettik. Rus milletinin bayrağı Devlet Bayrağı yapılınca biz de kendi milli bayrağımızı Cumhuriyetin bayrağı yapmayı uygun bulduk.
"Biz de yıllardır bu topraklarda yaşıyoruz. Atalarımız da burada doğdular, bu bayrakta bizim de temsil edilmemiz gerekmez miydi?" diye soran Ruslar da oldu ama Adığelerin uğradıkları haksızlıklardan dolayı ayrıcalıkları olması gerektiğini düşündük. 160 yıl önce halkımızın bağımsızlık mücadelesinde kullandığı bayrağın Cumhuriyetin bayrağı olması gerektiğini düşünüyor ve dile getiriyordum. Anayasa konusu da çok tartışmalı oldu ve sonunda kabul edildi. Bu hususta gazetelerde çok haberler çıktığı için fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Cumhurbaşkanının Adığece ve Rusça bilmesi gerektiği bir anayasa hükmü. Bunu bir türlü kabul etmek istemeyen bir grup var.
p>Doğrudur. Sevmeyenin gözünde başın sepet kadardır derler. Kendini Cumhurbaşkanlığına layık görüp ortaya çıkınca tabii iki dili de bilmen gerekir.
Rusya Federasyonu'nu oluşturan cumhuriyetlerin başkanlarının Rusça ile birlikte o cumhuriyetin dilini de bilmesi gerektiği şartını tüm Rusya'da yasa haline getirmek için Rusya Federasyon Meclisi'ne öneride bulundunuz. Bu kararınızı kısa süre önce Adığey Parlamentosu da destekledi...
p>Evet, bu önemli bir konudur. Biraz tartışma olmuşsa da Adığey Parlamentosu da bu önerimi destekleme kararı almıştır.
Bugün Adığey Cumhuriyeti, Kuzey Kafkasya ve Rusya'da ne durumdadır? Sesini duyurabiliyor mu ve etkinliği var mı?
p>Evet, sesini duyuruyor ve kimseden geriye kalmıyor. "Küçük" olduğumuzu söyleyenler varsa da doğru değildir. Sağlam bir cumhuriyettir. Birleşmiş Milletler'i oluşturan 200 ülkeden 50'sinin toprakları bizden daha küçüktür. Bu nedenle küçüklüğü kabul etmiyoruz. Yaşadığımız Kuzey Kafkasya'daki her türlü önemli politik ve ekonomik sorunlarda sesimizi duyurmaktayız.
Adığey, Karaçay-Çerkes ve Khabardey-Balkar'ın (kadim Adığe toprakları) birleşmelerinden hoşnut olmayanlar az değil. En son yapılan Karaçayların "Cemaat" adlı ulusal hareketlerinin toplantısında, bu birleşmenin Adığelerden başka kimsenin işine yaramayacağına dair karara varıldı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
p>"Cemaat" liderlerinin söylediklerini okudum. Birleşmemizin hiçbir temeli olmadığını söylüyorlar. Biz sesimizi daha yüksek duyurabilmek, işlerimizi daha iyi çözebilmek için birleştik. Üç cumhuriyetin birleşmesi güçlerini artırmaktadır. Çıkacak herhangi bir sorunu güzellikle çözme şansını elde etmiş bulunuyoruz. Onlar her üç cumhuriyette Adığelerin yaşıyor olmasını görüşlerine temel alıyorlar. Doğrudur, bazen Adığe sorunları da gündeme gelecektir. Bu üç cumhuriyette Ruslar ve aynı kökten gelen Karaçay ve Balkarlar da yaşamaktadır. Onların sorunları da ele alınacaktır. Bu nedenle birleşme herkesin yararınadır ve öyle olduğu için de böyle bir karara varılmıştır. Bunun başka bir sebebi yoktur.
Bugün Şapsığ Rayonu olmadığı için onların belirli bir bölgeleri ve yönetim organları yoktur. Ulusal işlerini Adığe Xase kanalıyla yürütmektedirler. Ellerinde imkan olsaydı onlar da bu birleşmeye katılırlardı. Kısa süre önce Krasnodar Eyalet Valisi Kondretenko Nikolay ile birlikte Şapsığ'a gittiniz ve soydaşlarımızı sevindirdiniz. Onları daha fazla gözetmemiz için ne yapmamız gerekiyor?
p>Şapsığların sorunlarının öncelikle çözüm yerinin Krasnodar olduğunu, sonra Moskova'nın geldiğini gezim esnasında altını çizerek Şapsığlara söyledim. Başka seslere kulak vermemelerini dile getirdim. Biz de bu konudan uzakta kalamayız çünkü onlar bizim soydaşlarımızdır. Bir güçlükle karşılaştıklarında ilk biz üzüleceğiz ve kendilerine yardıma koşacağız. Krasnodar Eyaleti ile birlikte sorunlarının çözümü için uğraşacağız. Aynı şekilde Uspensk Rayonu'nda ve Krasnodar kentinde yaşayan Adığeleri de gözeteceğiz.
Şapsığdan döner dönmez bu konudaki işlerimize tekrar göz attım, yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı tespit ettirdim. Eğitim, kadro, edebiyat, kültür ve televizyon konularına yeniden göz gezdirdim. Soçi televizyonu ile belli saatlerde Adığelere yönelik yayınlar yapılması için anlaşmaya vardık. Kısacası, 1999-2000 yıllarında yapacaklarımızı program haline getirip Bakanlar Kurulu'nda görüşüp onaylayacağız.
Eyalet yönetimine de yaptıklarımız hakkında bilgi verdim ve onların da aynı doğrultuda çalışmalar yapmalarını umduğumuzu dile getirdim. Aynı şekilde Tuapse Rayonu yönetimine yardımcı olmalarını da istedim.
Şapsığ Rayonu'nun tekrar oluşması ümit edilebilir mi?
p>Bugün için Şapsığ Ulusal Rayonu'nun tekrar oluşması mümkün değil. Ben bunun yerine Lazarevsk Rayonu'nun adının Şapsığ Rayonu olarak değiştirilmesini öneriyorum. Bu, işleri daha da kolaylaştıracaktır. Adığey'in statüsünün yükseltilmesi ile ilgili Eyalet Parti Konferansı'nda yaptığım konuşmada Şapsığ konusuna da değinmiştim. Zalim Rus generalleri, Zas, Lazarevsk ve Galavin'in isimlerinin yerleşim yeri ismi olmaktan çıkarılması gerektiğini dile getirmiştim.
Kondretenko ile birlikte Kıyıboyu'nda yaptığımız gezide Şapsığ Adığe Xase Başkanı'na Eyalet Yasama Meclisi toplantılarına katılma hakkı tanınması konusunda anlaşmıştık. Ancak bunun yasal dayanağını bulmak gerekmektedir.
Şimdi dış ülke Adığelerine değinmek istiyorum. Cumhuriyetin daha iyi gelişmesi için Diaspora Adığeleri ile işbirliği gerektiğine inanıyor musunuz?
Bu konuda çok umutlu değilim. Birçokları ile bu konuda görüşmelerde de bulundum ama çoğu Batı'nın Rusya'ya güven duymaması gibi bize güven duymuyorlar. Fransız ülkemize sermaye koyuyor da, sen Adığe olduğun halde niçin koymuyorsun diyorum ama ikna olmuyorlar.
Sizce bu neden kaynaklanıyor? Adığe düşüncesinden olabilir mi?
p>Onlar öncelikle Batılı mantığı ile hareket ediyorlar. Ulusal sorunu üçüncü, dördüncü sıraya koyuyorlar. Adığelerin eskiden beri sıkıntılar çekmiş olmaları ve gittikleri ülkelerde de sıkıntılı günler geçirmiş olmaları onları dikkatli adım atmaya zorluyor. Bu yüzden de ağır davranıyorlar. Çoğunun düşüncesi "ulus olsan da olmasan da önemi yok, paran varsa insansın" şeklinde.
Tüm bunlara rağmen bugünlerde bir proje üzerinde çalışıyoruz. Almanya'da 30 bin Adığe yaşadığı söyleniyor. Batı, teknolojide çok ilerledi. Onların kullanmadıkları donanımları oradaki soydaşlarımızın yardımı ile elde edip yararlanmak istiyoruz. Almanya'da hükümetimizin bir temsilciliğini açıp çalışmalarımızı orada yürüteceğiz. Onların kullanmadıkları donanımları biz 5-6 yıl daha kullanabiliriz. Diasporaya bu konuda güveniyoruz.
Söz sırası dış ülke Adığelerinde iken, bir konuya daha değinmek istiyorum. Kosova Adığelerinin getirilişi nedeniyle, Aslan Carım'ın döneminin tarihe altın harflerle yazılacağı söyleniyor. İsrail, Golan'ı işgal ettiğinde de Suriye Adığeleri benzer bir duruma düşmüşlerdi ama o zamanki yöneticilerimiz ekonomik durumumuz iyi olduğu halde Suriye Adığelerini kabul etmemişlerdi. Halbuki komünist dönemde Mikoyan on binlerce Ermeni'yi geri getirtmişti. 1960 yılında da Nekrasov Kazakları Stavropol'a geri getirildiler. Bu hususta başarıya ulaştığınızı söyleyebilir misiniz?
p>Başarıya ulaştım çünkü bunu çok istiyordum. Çok istemeseydim başaramazdım.
1979 yılında benim başkanlığımdaki 40 kişilik bir turist grubuyla (24'ü Adığe idi) Yugoslavya'ya gittiğimizde burada Tsey İshak (Yugoslavyalı) ile bir gece sabah saat 4.00'e kadar konuşup gözyaşı dökmüştük. Kafilemizde bulunan Tsey Puşe bana "Aslan Yugoslavya'da Tsey'lerin olduğu söyleniyor. Çağırıp görüşebilir miyiz?" diye sormuştu. O zamanlar dış ülkede bulunan akrabalarla görüşmek hoş karşılanmazdı.
Ben de "Tabii ki çağırabilirsin" dedim ve Belgrad'a geldiler. Ben ilk defa dış ülkedeki bir soydaşımı görmüş ve bundan çok etkilenmiştim. Bizim gibi Adığe'ydiler ve bizim dilimizi konuşuyorlardı. Bu bana ilginç geldiği gibi üzüntü de duymuştum. Sayıları Suriye ve Ürdün'dekiler gibi fazla değildi. Hepsi 30-40 aile oluyorlardı. Onları geri getirebilirsek bu Adığeler için çok anlamlı olacaktı ama nasıl yapacaktık?
Kendilerinden beceri sahibi bir grup genç göndermelerini ve bizim yapacağımız teknik yardımlarla konutlarını yaptırdıkça aileleri getirmeyi teklif ettim ama gelmediler.
Belki inanmamışlardı, belki de korkmuşlardı. Bir kaç kez kendilerine temsilci gönderdim. Beş yıl önce Moskova temsilcimiz Davur Ramazan'ı gönderdim. Yugoslavya'nın Rusya elçisi ile birlikte köylerine kadar gitti. Bundan iki yıl sonra tekrar, yine Davur Ramazan ile Becene Murat'ı gönder-dim. Vatandaşlık işlemlerini hazırlattım. Şimdi Kosova'da durum kötü ve soydaşlarımız oradan gelmiş olmaktan memnunlar. Tam benim istediğim zamanda olmadıysa da sorunu çözdük. Benim öner-ilerimi kabul etselerdi, daha önceden bu sorunu çözüp kendilerini getirmiş olacaktık, ancak top sesleri duyulmaya başlayınca yola çıkabildiler. Şunu da belirtmem gerekir ki, beş yıl önce bu giri-şimi başlatmamış olsaydık, savaş başladığında geç kalmış olacaktık ve onlar da Almanya, Türkiye gibi başka bir ülkeye gitmiş olacaklardı. Beş yıl önce başlamakla onların güvenini kazanmış olduk ve ciddiyetimize inandırdık.
Koko ve Hubiyev ile birlikte Yeltsin'e hitaben yazı hazırladık ve kendisine birlikte çıkıp Kosova Adığeleri sorununu anlattık. Yeltsin yazımızı çabucak Başbakan Kriyenko'ya havale etti. Bu konu üzerinde çalışacak bir komisyon kuruldu ve Moskova temsilcimiz Şevotsıku Pşımaf ve Çemişo Ğazi 15 gün geceli gündüzlü konu üzerinde çalıştılar. Zamanın Dış İşleri Bakanı Primakov ile bu konuda iki kez görüştüm. Böylelikle işi başardık ve bundan gurur duyuyorum. Diaspora ile ilgimizi aynı şekilde devam ettireceğiz.
Adığey Rusya'nın bir cumhuriyeti; Başkanı, parlamentosu, bayrağı ve arması var. Bunlardan gurur duyuyoruz. İleride yeni gelişmeler sağlayacağımızı umuyoruz. Ancak sağladığımız bu gelişmeleri kabullenemeyenler olduğu da bir sır değil. Adığey'de Ruslara yaşam hakkı kalmadığını, Kuban'dan ayrılmamamız gerektiğini ve tekrar Kuban'a katılmamız gerektiğini söylüyorlar.
p>Böyle düşünenler yanılıyorlar. Politikamızın doğruluğunu halkın çoğunluğu anlamıştır. Yaşadığımız bu çok kötü dünya ve ülke koşullarında, birine bağımlı ve birinin koltuğunun altında kalsaydık mahvolacaktık. Sağladığımız bütçe imkanları ile eyaletten daha öndeyiz. Cumhuriyet olmamız bize daha iyi imkanlar sağlamıştır. Ekim mevsimi gelmiş, yakıtımız ve paramız yok. Başbakan Çernomirdin'e para istemeye çıkıyoruz. Kuban 16 milyar, Stavrapol 15 milyar alıyor, biz de 9 milyar alıyoruz. Ayrı yaşamamın böyle yararları var ve bunu insanlarımız anlamış durumdalar.
Prof. Hağur Aytaç Kuban'da kalmalıydık diyor. Aynı şeyi milletvekilimiz Kanavalova da söylüyor. Hağur Aytaç Krasnodar valisinin danışmanıdır. Kendisi ile uzun zamandır tanışmaktayız. Gazeteye böyle bir yazı vermeden önce benimle görüşmesi gerekirdi. Davranışı doğru değildir.
Az bir süre önce milletvekili Kanavalova'nın Nezavisima Gazeta'da röportajı yayımlandı. Söylediğine göre Adığey'deki Ruslara hayat hakkı kalmamış ve Adığeler onlara büyük sıkıntı veriyorlarmış. Bu gerçek değildir. Bir avuç Adığe bunu nasıl yapabilir? Bu tip sözler, kendi politik çıkarlarını ulusal menfaatlerin ve toplumsal barışın önüne çıkaranların sözüdür. Onlar insanların acılarından, ulusal sürtüşmelerden yarar sağlayanlardır. Ülkemizde Rusların sıkıntılarının olmayışı çoktandır birilerinin gözüne batmaktadır. Cumhuriyetimizin %80'i Rus'tur ve anlaşma içerisinde tek bir aile gibi yaşamaktayız. Ama Rus kartını kaybederse ne yapacaktır Kanavalov? Geçenlerde Adığe Mak ga-zetesinde yayımlandığı gibi, onun gibiler "sıkmak üzere elini uzatsan, beni iteliyor" diye bağırırlar.
Burada beni en çok üzen şey yazmış olduğu asılsız haberler için bir Adığe profesörünü tanık olarak gösterebilme imkanının kendisine tanınmış olmasıdır. Ama gerçekten inanıy-orum ki, kim ne söylerse söylesin birlik ve beraberliğimiz bozulmayacaktır. Krasnodar ile ilişkilerimiz sürecektir.
Aslan Bey, daha birçok konuya değinmek istiyordum ama bir kerede her şeye değinilemiyor. Cevaplarınız için teşekkür ediyoruz.
p>Ben de teşekkür ediyorum, sağolun, varolun.
p>[Adığeceden çeviren: Çetaw İbrahim]
+'
'+Aslan Carım