Abhazya Raporu

31.08.1993

14 Ağustos 1992’den bu yana sürmekte olan Abhazya ile Gürcüstan arasındaki savaşı yerinde incelemek ve bir rapor hazırlamak üzere Abhazya Cumhurbaşkanı Vladislav ARDZINBA’dan bir çağrı almıştık.

Türkiye’de süre giden yoğun insan hakları ihlalleri nedeniyle bu çağrıya bugüne değin yanıt verememiştik.

Geçtiğimiz günlerde Derneğimizin aylık organı olan İnsan Hakları Bülteni Yayın Yönetmeni Erol ANAR, Abhazya’ya giderek insan hakları ihlalleri konusunda incelemelerde bulunmuş ve bir rapor hazırlamıştır. Rapor ekte sunulmuştur.

Bu sorunun çözümünde, AGİK Paris Şartı süreci ve toprak bütünlüğü esas alınarak kuvvet kullanımı durdurulmalı, soruna barışçıl ve siyasal çözüm aranmalıdır. Halkların Yaşama ve Barış Hakkı Bildirgesi doğrultusunda sorunun ivedi çözümü biran önce bulunmalıdır.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

Akın BİRDAL

İHD GENEL BAŞKANI


ABHAZYA RAPORU

Erol Anar

20 Temmuz 1993’de Abhazya’ya giriş yaparak, Gagra kentine gidiyorum.

Bir sahil kenti olan Gagra’nın her yanı savaşın izlerini taşıyor. Evlerin çoğu yıkılmış, her tarafta kurşun ve bomba izleri görülüyor. Abhazya’nın kuzeyinde olan bu kent, Gürcü birliklerince işgal edildiğinde yoğun çatışmalara sahne olmuş. Kentin çıkışında bulunan Gürcü Askeri Karargahı şimdi bir savaş harabesi haline gelmiş. Eski Gürcü Karargahı’nın hemen önünde her ikisi de yanmış bir Gürcü tankı ve Abhaz sivil otobüsü burun buruna ilginç bir görünüm oluşturuyorlar.

22 Temmuz’da Abhazya Dışişleri Bakanı Sait Tarkil ile Gudauta’da Parlamento’daki odasında görüşüyoruz. Sait Tarkil, Abhazya Parlamentosu’nun 1925 Sovyet Anayasası’na dayanarak 23 Temmuz 1992’de bağımsızlığını ilan ettiğini ve bu kararın hemen ardından Abhazya’nın Gürcüstan tarafından işgal edildiğini belirtiyor. Tarkil, bu savaşın biran önce sona ermesi ve sorunun siyasi görüşmelerle çözümü için birçok girişimde bulunduklarını, belirterek şöyle devam ediyor; “Geçenlerde de bu konuda bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya Rus ve Abhaz yetkililer katıldı. Gürcü yetkililer ise bu toplantıya katılmadılar. Bu toplantıda, ilk önce ateşkesin imzalanması ve ondan sonra Gürcü birliklerinin Abhazya’yı terk etmesi, herhangi bir çatışma olmaması için Rus birliklerinin Abhazya içine yerleştirilmesi ve Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin bölgeye gelerek barışı denetlemesi, daha sonra ise Gudauta’daki Abhaz Hükümeti’nin başkent Sukhum’a taşınması kararları alındı. Bu şekilde bir anlaşmayı Rus ve Abhaz yetkililer imzaladı.”

Sait Tarkil, Gürcü birliklerinin kimyasal silah kullandıklarını, oysa bunun Cenevre Sözleşmesi’ne göre yasak olduğunu belirterek “Biz bunun belgelerini uluslararası kuruluşlara ve Birleşmiş Milletler’e ilettik. Ancak, herhangi bir sonuç alamadık” diyor.

Abhazya’da savaşın etkileri

Abhazya’da savaş tüm yaşamı etkilemiş. Savaşın etkileri yaşamın bütün alanlarına yansımış. Benzin sıkıntısı olduğundan ulaşım oldukça güçlükle yapılıyor. Bir kentten diğer bir kente ancak otostopla gidilebiliyor. İlaç ve gıda sıkıntısı da yaşanıyor. Sokaklarda yalnızca cepheye gitmek üzere hazırlanan askerler görülüyor. Bir de tepeden tırnağa siyahlar giyinmiş kadınlar. Gudauta’da bulunan toplu mezarlığı geziyoruz. Burada 14 Aralık 1992 tarihinde Gürcü birliklerince düşürülen bir Abhaz helikopterinde bulunan kadın ve çocuklar yatıyor. Helikopterin düşürülmesi sonucunda, helikopterde bulunan 32 kadın (8’i hamile) ve 36 çocuk yanarak yaşamlarını yitirdiler. Ölenlerin cesetleri yanma sonucu birbirine kaynaştığı için hepsi topluca gömülmüşler.

Abhazya’da yaralıların çoğu, mayına basma sonucunda yaralanmış. Gürcüstan’ın kullandığı İsrail yapımı plastik mayınlar, arama sonucu bulunmadığı için birçok kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olmuş. Gudauta Banlidsa Hastanesi’nde yatanların hemen hepsi bu şekilde yaralanmış askerlerdi. Yaralıların % 90’ının ayağından yara aldığı söyleniyor. Gürcü birliklerince son dönemde kullanılan kimyasal silahlardan en korkuncu ise fosfor bombası. Fosfor bombası vücudun isabet ettiği kısmındaki hücreleri öldürüyor ve bu hücrelerin bir daha kendini yenileme şansı yok. Banlidsa Hastanesi’nde yatan bir Abhaz askerinin kaval kemiği fosfor bombasının isabet etmesi sonucunda parçalanmış. Hastanın bacağı hemen alçıya alınmış, ancak hücrelerin kendini yenileme şansı olmadığı için kurtlanmış ve kesmek zorunda kalmışlar.

Gürcü esir “Bize Abhazların İnsan Eti Yediğini Söylediler”.

Abhazya Dışişleri Bakanlığı’ndan özel izin alarak, Gudauta Banlidsa Hastanesi’nde bulunan Gürcü esir Banzilazi Arçil Dodoşoviç ile görüşüyoruz.

Gürcü esir Dodoşoviç, adam öldürme suçundan Gürcüstan’da 13 yıl hapse mahkum edildiğini ve cezasının henüz birinci yılını tamamlamışken savaşın başlaması üzerine serbest bırakılarak cepheye gönderildiğini söylüyor. “Bizim cezaevinde 108 mahkum kalıyordu. Savaşın başlaması üzerine bize “Abhazlar insan eti yiyen yaratıklardır. Sizi serbest bırakıyoruz. Gidin Abhazya’da istediğiniz yeri alın, yerleşin. Oralar sizin olsun” dediler Benim bildiğim kadarıyla, Gürcüstan cezaevlerinde yatan benim gibi 1000’in üzerinde mahkum savaşmak üzere cepheye gönderildi” diyor.

Dodoşoviç, cepheye gönderildikten üç gün sonra Kaman bölgesinde yaralanarak Abhazlara esir düşmüş. Dodoşoviç yaşadıklarını şöyle anlatıyor. “Kaman denilen bölgede 8 arkadaşımla beraberken yaralandım. Arkadaşlarım beni terkedip gittiler ve böylece 16 Temmuz 1993’te Abhazlara esir düşmüş oldum. Abhazlar beni bulunduğum yerden alarak ilkyardım yapılan yere götürüp, bana ağrı kesici iğne yaptılar. Daha sonra ise Affon bölgesindeki hastaneye götürdüler. Affon’da çok daha ağır yaralı insanlar olduğunu gördüm. Burada ilk tedavim yapıldıktan sonra Gudauta Banlidsa Hastanesi’ne getirildim. Burada bana günde üç öğün yemek, sigara ve diğer ihtiyaçlarımı veriyorlar. İşte gördüğünüz gibi bana en iyi şekilde davranıyorlar.” Gürcü esire, Gürcülerin ellerinde bulunan Abhaz esirlere işkence yaptığı ve kötü davrandığı şeklinde bilgilere sahip olduğumuzu, kendisinin bu tür olaylara şahit olup olmadığını sorduğumuzda Dodoşoviç, şu yanıtı veriyor. “Ben Sukhum’a geldiğimde, burada üç gün kaldım. Kendi gözümle böyle bir olaya şahit olmadım ama arkadaşlarımın söylediğini iletmek durumundayım. Arkadaşlarımın alaycı bir biçimde “Abhazlara, şöyle işkence yaptık Onları, şöyle öldürdük” dediklerini birçok kez kulaklarımla duydum.”

Gürcü esir Dodoşoviç’e Abhazya’nın Gürcülerin elindeki esirleri almak için Gürcü Hükümeti’ne para ödediğini duyduğumuzu; Gürcüstan’ın Abhazların elinde bulunan Gürcü esir ya da ölüler için ne gibi girişimlerde bulunduğunu soruyorum. Gürcü esirin bu soruya verdiği yanıt şöyle: “Ben demin de söylediğim gibi Sukhum’da üç gün kaldım. Daha sonra ise Kaman bölgesinde yaralanarak Abhazlara esir düştüm. Bu konuda pratik uygulamaya şahit olmadım. Gürcüstan’ın kendi esirleri için ne gibi girişimlerde bulunduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var. Ben 13 yıla mahkum bir tutukluydum ve hapisten çıkartılarak cepheye gönderildim. Gürcüstan, benim gibi mahkumları savaşmak için cepheye gönderiyor.”

Gürcü esire şimdi bulunduğu konumdan savaşı nasıl değerlendirdiğini soruyorum. Dodoşoviç, adam öldürme suçundan 13 yıla mahkum edilmiş bir tutuklu olduğunu, cezasının bir yılını tamamlamışken serbest bırakılarak cepheye gönderildiğini belirterek “Benim gibi 108 mahkuma ‘Gidin, savaş ölçüsündeki talepler doğrultusunda Abhazya’yı alın. Abhazlar insan öldürüp insan eti yiyen yaratıklardır’ diye söylediler Gürcü yetkililer. Ben, Abhazları hiç tanımıyordum. Bizi bu şekilde koşullandırdılar.” diyor.

Gürcü esir Dodoşoviç, ancak esir düştükten sonra gerçekleri gördüğünü ve Abhazlan tanıdığını belirterek şöyle tamamlıyor. “Bu toplumu tanıdıktan sonra şu gerçekleri gördüm. Abhazya, Abhazların anayurdu. Bu konudaki haklılıklarını görüyor ve biliyorum. Artı, insanlıklarını da yaşayarak gördüm. Esir konumundaki insanlara dahi nasıl iyi davrandıklarını yaşadım ve gördüm. Şayet bir gün şansım olur ve yurduma dönersem, Abhazların bu niteliklerini herkese anlatacağım.”

“Tarih ve Kültürel Eserler Yok Edildi”

Diana Axba, Abhazya Dışişleri Bakanlığı’nda Enformasyon görevlisi olarak çalışıyor. Diana, Leningrad Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun olmuş. Diana, Gürcü birliklerinin uluslararası sözleşmelere ve savaş hukukuna aykırı davrandıklarını belirterek “Gürcüler uluslararası sözleşmelere göre kullanılması yasaklanan çivi bombası kullanıyorlar. Ayrıca son dönemde fosforlu bomba da kullanmaya başladılar. Bunu da İsrail’den almışlar. Fosforlu bomba isabet ettiği yerde hücreleri öldürüyor, yeniden hücre yenilenmesini olanaksız hale getiriyor. Gürcüstan, Abhaz esirlere işkence uyguluyor. Gagra işgalinden sonra, yani Abhazların Gagra’yı tekrar ele geçirmelerinden sonra elimize geçen bir işkence aleti bu (Diana elinde bulunan muştaya benzer bir işkence aletini gösteriyor). Son on gün içerisinde Gürcüstan, Abhazlara karşı kimyasal silah kullanıyor. Çivili bombalar ise savaşın başladığından bu yana kullanılıyor. Bombalanan bölgeler, sivil halkın yerleşim alanlarıdır.”

Diana savaşla ilgili izlenimlerini, düşüncelerini sorduğumuzda şu yanıtı veriyor. “Savaşla ilgili insanların söyledikleri dışında benim söyleyeceğim ne olabilir ki? Genel olarak şunu söyleyebilirim. Biz çok azınlıkta olan bir halkız. 100 bin nüfusa sahibiz ve 5 milyon Gürcü’ye karşı ulusal onurumuzu korumak durumundayız.”

Diana, Leningrad Üniversitesi Sanat Tarihi’nden mezun olduktan sonra Sukhum’daki Abhaz Devlet Müzesi’nde görev yaptığını söyleyerek şöyle devam ediyor. “Ne kadar bu alanda topladığımız kültürel değerimiz varsa hepsini alıp götürdüler, bir kısmını yok ettiler (Abhazya Devlet Müzesi, Anıtevleri) Taş Devrine ait kültürel değerlerimizi bile götürdüler. Abhazya’da Gürcülerin hedeflediği yalnızca canlı insanlar değil, kültürel, tarihi ve doğal değerlerimizdir.”

Diana Axba, savaşın çok kötü bir şey olduğunu ve bir an önce sona ermesini dilediğini belirtiyor ve sözlerine şöyle son veriyor. “Uluslararası insan hakları örgütlerini Abhazya’ya davet ediyorum. Burada insan hakları ihlalleri çok yoğun yaşanıyor. Gelsinler ve bunları tespit etsinler ve bu insanlık dışı uygulamaların son bulmasına yardımcı olsunlar.”

Çan İnsan Hakları Gurubu

Yoğun insan haklan ihlallerinin yaşandığı Abhazya’da devletten bağımsız çalışan bir insan hakları gurubu bulunuyor. 8 kişiden oluşan bu insan hakları gurubunun ismi Asarkjae (Çan). Çan insan hakları gurubu savaşın başından bu yana çalışmalarını sürdürüyor.

Çan İnsan Hakları Gurubu yetkilisi Otar Kakaliya ile bir görüşme yapıyoruz. Otar Kakaliya, ellerinden geldiği kadarıyla çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını belirterek sözlerine şöyle devam ediyor. “Savaşın yoğun olarak sürdüğü Sukhum, Tkvarçal, Oçamçıra bölgelerine gidemedik. Ancak, oradan gelen canlı tanıklarla görüştük ve belgeler elde ettik. Bu bölgelerde Gürcü birlikleri çok yoğun insan hakları ihlalleri yapıyorlar; insanlık dışı uygulamalar ve tecavüzler gerçekleştiriyorlar. Bu uygulamalar yalnızca Abhazlara değil; Ruslara, Er-menilere, Türklere ve hatta kendi politikalarına karşı çıkan Gürcülere de uygulanıyor.” Otar Kakaliya, bu insanlık dışı uygulamaların çoğunu belgelediklerini ve 400 sayfalık bir rapor hazırladıklarını söylüyor. Otar, savaşın başlamasından bu yana Gürcüler tarafından 1000’in üzerinde sivil insan öldürüldüğünü ve bu kişilerden 160’ıiun nasıl ve ne şekilde öldürüldüğünü tespit ettiklerini ve daha fazla bilgi elde etmek için çabalarının sürdüğünü belirtiyor.

Kakaliya, Çan İnsan Hakları Gurubunun 6 aydır çalışma yürüttüğünü, ancak ekonomik koşullarının kötü olmasından dolayı yeterli materyalleri olmadığını söylüyor ve “Örneğin bir faksımız bile yok. Faks çekmek için Soçi’ye gidiyoruz. Bu da ekonomik olarak bizleri zorluyor. Bu nedenlerden dolayı uluslararası insan hakları kuruluşlarına ulaşamıyoruz. Geçen yıl New York Helsinki İzleme Komitesi’nden bir bayan gelmişti. Ona hazırladığımız raporları vermiştik. Biz, Türkiye’deki İnsan Hakları Derneği ile sıcak ilişki kurmak istiyoruz.”

Otar Kakaliya, Devletten bağımsız çalışan 8 kişilik bir gurup olduklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor. “Abhazya’daki savaş bittiğinde bağımsızlığımızı kazandığımızda Sukhum’da Genel Merkez oluşturmak, Abhazya’nın tüm bölgelerinde şubeler açarak sayımızı arttırmayı düşünüyoruz.” İnsan Hakları Gurubu yetkilisi Otar Kakaliya, savaşın başladığından bu yana 1000’in üzerinde sivilin mahkeme ve soruşturma yapılmadan Gürcüler tarafından kurşuna dizildiğini, 20 binin üzerinde insanın ise işkence gördüğünü belirtiyor. Kakaliya, ayrıca esir değişimi sırasında birçok Abhaz esirin Gürcüler tarafından kurşuna dizilerek teslim edildiğini, yapılan otopsilerde Abhaz esirlerin esir değişiminden hemen önce kurşuna dizildiğinin anlaşıldığını belir-tiyor.

Kakaliya’tun bize verdiği belgelere göre esir değişimi sırasında Gürcüler tarafından kurşuna dizilen esirlerin isimleri ve öldürüldükleri bölgeler şöyle:

9-10 Ocak 1993

Sukhum Bölgesi’nde Öldürülen Abhaz Esirler

1. Zvishba Alik (1974 doğumlu)

2. Dshiudsholia Andrei (1959 doğumlu)

3. Gularia Surik

4. Canba Boris

5. Bgeu Guram

6. Chasehbo Alclıas

7. Kobilzow Geno (1955 doğumlu)

8 Chsdshimba Rudik ( 1958 doğumlu)

9 Dskua Alchas

10. Bargandshia Surab

11. Charasia Valeri (1969 doğumlu)

12. Orjel Michaie (1973 doğumlu)

Ekim 1992

Tkvarçal Bölgesi’nde Öldürülen Abhaz Esirler

1. Dopua Dshambul (1973 doğumlu)

2. Çwiudshia Merab (1970 doğumlu)

3 Miechelia Vladimir (1962 doğumlu)

4. Chaschba Vladislav (1962 doğumlu)

5.Lagvilava Autoli (1967 doğumlu)

6. Lagvilava Anatolu (1952 doğumlu)

2 Mart 1992

Oçamçıra Bölgesi’nde Esir Değişimi Sırasında Öldürülen Abhaz Esirler

Aolejba Tamas

Sarandia …

Shukov Sqsche

Kurkaqa İrina

Adlejba Rudik

Akabo İgor

Tıırııanba Otar

Ateşkes ve Yeniden Savaş

27 Temmuz 1993’de Soçi’de bir araya gelen Abhaz, Rus ve Gürcü yetkililer bir ateşkes antlaşması imzaladılar. Bu antlaşmaya göre Gürcü birliklerinin Abhazya’dan çekilmesi ve Gürcüstan’ın bölgeye yeniden asker sevk etmemesi, sınıra geçici bir süre için güvenliği sağlamak üzere Rus birliklerinin yerleştirilmesi ve ayrıca BM gözlemcilerinin ateşkesi denetlemek üzere bölgeye çağırılmaları da kararlaştırıldı.

Antlaşmaya göre çatışmalar durdurulacak ve soruna masa başında siyasi çözüm aranacaktı. Ancak, anlaşmanın üzerinden bir hafta geçmeden Gürcüstan ateşkesi ihlal etti ve tekrar saldırıya geçti. Şu anda özellikle Oçamçıra bölgesinde çatışmalar sürüyor.

Biz, Abhazya ve Gürcüstan arasındaki savaşın biran önce sona ermesini, sorunun Abhaz ve Gürcü yetkililer arasında siyasi görüşmelerle çözümünü istiyoruz. Sorunun çözümünde bizim için Abhaz ve Gürcü halklarının istemleri önemlidir. Uluslararası sözleşmelerde belirtilmiş olan “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” sorunun çözümünde en önemli kriterdir. Gürcüstan, ateşkes anlaşmasına uymalı ve tüm askeri güçlerini Abhazya’dan çekmelidir.

Biz, Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada halkların barış içerisinde bir arada yaşama ve kendi kaderini tayin hakkını savunuyoruz. Biz, tüm dünyada insan hakları ihlallerinin sona ermesini ve tüm dünya halklarının barış içerisinde kardeşçe yaşamalarını istiyoruz.



İnsan Hakları Derneği

Share