21 Mayıs

Kuzey Kafkasya'nın yerli halkı olan ve dünyanın çeşitli ülkelerinde kendi benliğini, gelenek ve göreneklerinden hiçbir ödün vermeden sürdürmeye çalışan Çerkes halkı 1570'li yıllarda özgürce yaşamak adına yayılmacı baskılara karşı ulusal bir mücadele başlatıp savaşmak zorunda kalmıştır. Üç yüz yıl kadar süren bu savaşlar Kuzey Kafkasyalılar'ın yenilgisi ile son bulmuştur.

+''+
21 MayısDIV>

Bu savaş neticesinde kazanan taraf olan Çarlık Rusyası 1864'te Kuzey Kafkasyalılar'ı kitlesel boyutlarda Anayurtlarından sürgüne göndererek dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmalarına neden olmuştur. Dolayısıyla 21 Mayıs 1864 tarihi Dünya Çerkesleri'nin özgürlük adına verdikleri mücadelenin, soykırım olarak adlandırılan bir sürgünle son bulduğu kara bir lekedir.

Kendi topraklarında ulusal bütünlüklerini koruma ve özgürce yaşama arzusunda, uluslaşma sürecini yavaş yavaş tamamlayan Kuzey Kafkasyalılar gerek Osmanlı İmparatorluğu'nun yayılmacı politikası, gerek hızla gelişen Çarlık Rusyası'nın askeri ve politik baskı ve saldırılarına daha fazla dayanamayıp anayurtları Kuzey Kafkasya'dan koparılıp sürülmüşlerdir.

Rusya'nın dağıtmacı politikasına karşı kendilerine gösterilen, yaşam koşullarının çok zor olduğu çorak alanlara yerleşmeyi istemeyenler evlerinin yakılmasıyla taşıma kapasitesinin çok üstünde olan gemilere doldurulup insanlık dışı davranışlarla Karadeniz kıyılarına getirilmişler fakat birçoğu henüz sahile ulaşamadan yolda can vermişlerdir. Karadeniz kıyılarına ulaşabilenlerin bir kısmına ise hastalık, açlık ve yoksulluk nedeniyle sürüldükleri bu topraklar mezar olmuştur.

Anayurttakiler sürgüne gönderilenlerin boşalttıkları topraklar nedeniyle birbirlerinden ayrılmış ve önceden birçok hakka sahip oldukları topraklarında azınlık olarak kalmış ve belki de gelişmelerine büyük yarar sağlayacak bu hakları değerlendirememişlerdir.

1864 Sürgünü'nde Rus Çarlığı kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun da etkisi büyüktür. "Gönüllü birlikler" adı altında ordu dışındaki bu birliklerin cephelere gönderilip savaştırılması gibi kendi çıkarları doğrultusunda çeşitli şekillerde yararlanmak için yurtlarından sürülmüş Kuzey Kafkasyalıları kendi topraklarına çekmiştir.

Muhacerette yaşayanlar, anayurtlarından sürülmenin yanında diasporada da coğrafi bir bütünlük içinde değillerdi. Dolayısıyla birbirine uzak ve farklı bölgelerde yaşamanın ulusal ve kültürel alanda getirdiği olumsuzluklar vardı. Bu dağınıklık ve kopukluk anadilde iletişimin azalması, gelenek ve göreneklerin unutulması, kültürel açıdan yabancılaşma ve neticesinde de asimilasyon gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.

Kafkas Sürgünü sırasında ve sonrasında Kuzey Kafkasyalıların anayurtlarından koparılması olgusunu kabul etmeyen bazı devletler ve Rus Çarlığı bugün birçok yazarı ve tarihçisiyle Çerkeslere uygulanmış soykırımı açıkça dile getirmektedirler.

Kafkas Sürgünü'nden 134 yıl sonra biz diasporada yaşayanlar ve özellikle gençler, asimilasyondan nasibimizi almış durumdayız. Birçoğumuz anadilimizi bilmiyor, geleneklerimizi sürdüremiyoruz. Toplumsal değişime ayak uydurmanın yanında bizleri Kafkasyalı yapan özelliklerimizden, göreneklerimizden habersiz yaşıyoruz. Fakat bizlere gelenek, göreneklerimizi aşılayan, anadilimizi yaşatma ve bizlere aktarma çabasında olan, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda gelişmemize destek veren büyüklerimizin varlığı ve toplumsal birlik çatısı altında toplanma fikrine sahip gençlerimizle güçlüklerin üstesinden gelebileceğimiz düşüncesindeyim. Bu düşüncenin belleklerimizde yer etmesine olanak veren bedenen ve ruhen yanımızda olan büyüklerimize, ulusal kültürümüzü sonraki nesillere aktaracak olan gençlerimize saygı ve sevgilerle...

+'



'+Sine Göksoy

Share