Derneklerimiz, Federasyonumuz: Nasıl Yapmalı?

Ne yapmalı? Bu soru, derneklerimizde çalışan insanların (kısaca dernekçi diyelim) her zaman gündeminde olan bir soru. Ne yapmalı sorusunun yanıtını, günlük işler arasında vakit bulduğumuzda sık sık tartışıyoruz, (çoğunu uygulayamamakla birlikte) her gün öneriler getiriyoruz. Mevcut dönemde, yani Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun kurulduğu, dernekler arası ilişkilerin yeni bir boyut kazandığı, Türkiye ve Kafkasya’da hızlı gelişmelerin yaşandığı, yeni fırsat ve tehditlerin oluştuğu bir dönemde, iş yapma yönteminin önem kazandığını, biraz da yöntem üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle acil olarak yanıtlanması gereken soru bence nasıl yapmalı? sorusu.

p> +''+

Derneklerimiz, dernekçilerimiz ne yapıyorlar? Son yıllarda derneklerimizin gerçekleştirdiği etkinliklere baktığımızda kültürel etkinlerin ön planda olduğunu görüyoruz. Halk oyunları çalışmaları, özellikle Kafkasya’dan gelen hocaların da katkısıyla, son derece yaygınlaştı. Örneğin Ankara derneğimizde artık üç ekip birden çalışıyor: çocuklar, gençler ve hayatının ikinci baharını yaşayanlar. Derneklerimizin çoğunda profesyonel kalitede ekipler kuruldu. Çok değil, daha beş yıl önce söylenseydi, hayal diye ciddiye almayacağımız etkinlikler gerçekleşiyor, örneğin Aspendos ve Side antik tiyatrolarında. Tiyatrolar, dil kursları, müzik toplulukları, konserler, gösteriler, televizyon programları ... Eskiden büyük olay olan faaliyetler artık rutin oldu. Bölgesel etkinlikler, festivaller, akraba günleri binlerce insanın katıldığı kitlesel şenliklere dönüştü. 21 Mayıs hemen hemen tüm derneklerimizde aynı anda anılıyor, geniş katılımlı bölgesel anma programları düzenleniyor. Yayın faaliyetlerinde adeta bir patlama gerçekleşti. Sadece Kaf-Der’in yayınladığı kitap sayısı 20’den fazla. Derneğimizin web sayfasından satışa sunulan kitap sayısı 127! Ve bu kitapların çoğunluğu son yıllarda yayımlandı. Gazete, dergi ve televizyonlarda Çerkeslerle ilgili bir haber/yayın çıkması artık bizleri fazla heyecanlandırmıyor. Internet ortamında olağanüstü bir canlılık yaşanıyor. Çok sayıda dergi, haber sitesi, tartışma sitesi kuruluyor. Örneğin 1000’den fazla kişinin üye olduğu Marje her zaman canlılığını koruyor.

p>

Derneklerimiz, dernekçilerimiz ne yapamıyorlar? Derneklerimizin etkinlikleri, geçmişte gerçekleştirilenlerle karşılaştırıldığında önemli bir gelişmenin sağlandığını gösteriyor. Derneklerin etkinlikleri zenginleşti, nitelik yükseldi, katılım arttı... Fakat, paradoksal olarak, özellikle derneklerimizde uzun süredir çalışanlar bu faaliyetleri yetersiz buluyor, geçmişle karşılaştırıldığında yeterli heyecan olmadığı düşünülüyor. Bir dernekçinin belirttiği gibi “ancak bir arpa boyu yol gidildiği” hissi pek çok insan tarafından paylaşılıyor. Dernek faaliyetlerinin bunca gelişmesine karşın, bu çalışmalar niçin yeterli görünmüyor? Kanımca bunun üç nedeni var.

p>

İlk olarak, bazen araç ile amaç karışıyor. Dernek faaliyetlerinin çoğunluğu bir büyük amacı gerçekleştirmek için kullanılması gereken bir araç olarak düşünülüyor. Bunun en tipik örneği halk oyunları çalışmaları. Fakat derneklerin en önemli amaçlarından biri kültürün yaşatılması ve korunması ise ve kültür ancak insanların somut pratiklerinde ve toplumsal ilişkilerinde var olabilir ise, dernek faaliyetlerinin çoğunluğu aslında bir amaç olarak görülmelidir. Kültürümüzün önemli bir unsuru olan halk oyunları, ancak oynandıkça yaşayabilir, gelişebilir. Bu nedenle “yıllar boyunca sürdürülen halk oyunları çalışmaları sonucu ne elde edildi” sorusunun cevabı, kültürün bu unsurunun yıllar boyu yaşatıldığıdır. Bu, diğer kültürel etkinlikler için de geçerli tabii...

İkinci olarak, hedeflerimiz ile gerçekleşenler arasında büyük farklar olması. Hedeflerimiz çok yüksek ve bu hedeflerimizin/isteklerimizin tamamının sadece dernekler tarafından gerçekleştirmesini bekliyoruz. Derneklerin, hem dernek, hem de iş ve işçi bulma kurumu, siyasi parti, sosyal yardım kuruluşu, yayınevi, öğrenci yurdu, yaşlılar evi, dershane, kahvehane, yemekhane, hastahane, üniversite, haber ajansı, kan bankası, Kızılay... olmasını, yani her derda deva olmasını istiyoruz. Tabii bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir istek.

Son olarak, potansiyelimiz ile gerçekleştirebildiklerimiz arasında büyük farklar olması. Doğru, derneklerimiz geçmiş yıllarla karşılaştırılamayacak düzeyde etkinlikler gösteriyorlar, ama derneklerimizin, dernekçilerimizin potansiyeli de son derece arttı ve bu potansiyeli harekete geçiremiyoruz. 1970’lerden beri sürdürülen faaliyetlerin iki önemli sonucu oldu: dernek faaliyetleri sonucu hem çok önemli bir kültürel birikim yaratıldı, hem de beşeri sermayemiz nitelik ve nicelik açısından çok gelişti. Artık her alanda, politikada, ekonomide, sanatta, bilimde yetkinleşmiş insanlarımız var. Artık unumuz, suyumuz, şekerimiz, yağımız var, ama bir türlü güzel bir pasta yapamıyoruz.

Derneklerimiz, dernekçilerimiz nasıl yapmalı? Güzel bir ev yapmanın iki ön koşulu var: inşaatta çalışanlar üzerinde anlaştıkları tek bir plana uygun olarak çalışmalı ve taş üstüne taş konmalı. Dernek faaliyetlerimiz de böyle. Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış derneklerimiz öncelikle ortak, uzun dönemli hedefler belirlemeli, yani binanın planını oluşturmalı. Burada Federasyonumuza büyük bir görev düştüğü açık. Hepimiz, 5 yıl sonra, 10 yıl sonra, dernek ve toplum olarak nereye ulaşmamız gerektiğini görmeliyiz. Uzun dönemli hedefler belirlendikten sonra herkes, birbirini tanımasa, birbiriyle ilişki içerisinde olmasa bile, yetenekleri ve olanakları ölçüsünde bu hedeflerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacak, taş üstüne taş koyacaktır. Yapılan işler somut olarak ortaya çıktıkça bu büyük imeceye daha fazla insan katılacak, katkıda bulunacaktır.

p>

Ortak, uzun dönemli hedeflerimiz, hayali değil ama iddialı hedefler olmalı, bu hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik programlar/projeler geliştirilmelidir. Örneğin belirli uluslararası örgütlerde katılımcı/gözlemci olmak, radyo/tv kurmak, anayurtta yeni yerleşimler kurmak gibi somut hedefler saptayabiliriz/saptamalıyız. Bu hedeflerin, ortak olması ve herkesin katılımının sağlanabilmesi için katılımcı bir süreç içerisinde oluşturulması gereklidir. Bu nedenle geniş katılımlı bir tartışma süreci başlatılarak, herkesin uzlaştığı ve özümlediği hedefler saptanmalı, bu hedeflere ulaşmak gerekli projeler oluşturulmalıdır.

Sonuç olarak, Nasıl yapmalı? sorusunun yanıtı aslında kısa ve nettir: Sistemli ve uzun soluklu yapmalı!

p>+'



'+Erol Taymaz

Share